Üstün yeteneklikerle ilgili ilk deneme 1960'lı yıllarda Ankara'da özel sınıflar ve türdeş yetenek sınıfları uygulamaları ile başlamıştır. Özel sınıf denemesi Ergenekon ilkokulu'nda çevre okullardan seçilen ve IQ düzeyleri o günün ölçme araçlarına göre 125 ve üstü olan öğrenciler ayrı bir sınıfa toplanarak onlara zenginleştirilmiş bir program uygulanmıştır. Ancak deneme, ortaokul düzeyinde de sürecek biçimde planlanmış olduğu halde yarıda kesilmiş, bu sınıftan çıkan öğrencileri gene döneminde öğrencilerini seçerek alan Maarif Koleji kabul etmiştir (Davaslıgil, 2000). Uygulamanın kapatılmasının sebebinin, üst düzey bürokratların kendi çocuklarının yetenek düzeyi yeterli olmasa da bu sınıflarda yer alması için yaptığı baskılar olduğu söylenmektedir. Türdeş okullar uygulaması da aynı dönemde Ankara'daki üç okulda başlatılmış, ancak beş yılın sonunda herhangi bir değerlendirme yapılmadan sona erdirilmiştir.
Cumhuriyet dönemindeki ikinci üstün yetenekliler atağı, iki girişimcinin okul açma çabası, yurt dışında hızla yaygınlaşmakta olan üstün yetenekliler eğitimi rüzgarının Türkiye'ye ulaşması ve üstün yeteneklilerin anne babalarının çabaları ile ortaya çıkmış, ancak on yıllık bir mücadelenin sonunda Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu çabaları kösteklemesi yüzünden ciddi bir etki gösterememiştir. Bu sonuçsuz çabalar şöyle özetlenebilir:
1990'da Sezai Türkeş, ailesinin maddi gücü onları okutmaya yetmeyecek üstün yetenekli çocukları yetiştirmek amacıyla, müteveffa eşinin adına tamamen yatılı ve parasız bir okul kurmak üzere İnanç Vakfı'nı kurmuştur. Vakıf üç yıl boyunca okulun mimari projesinin ABD'nin bu konuda önde gelen bir firması ile hazırlanması, okul yerleşkesinin inşaatı; özel zenginleştirilmiş ve farklılaştırılmış yedi yıllık müfredat programının Türk bilim adamları ve eğitimcileri tarafından geliştirilmesi; özgün bir öğrenci seçim sisteminin yaratılması, okulun donanım, malzeme ve yönetim sistemleri açısından donatılması ile uğraşmıştır. İnanç Lise- si'nin ilk 30 öğrencisi 1993 yılında Bayramoğlu'ndaki geçici tesislerde öğretime başlamış, daha sonra 1994'de Gebze'deki İnanç Öğrenme Köyü'ne taşınmıştır. Eğitim öğretim dili İngilizce olan ve ilkokul beşinci sınıfı bitiren öğrencilerini ülke çapında yapılan dört aşamalı bir seçim yöntemi ile seçen liseye her yıl 30-32 öğrenci alınmış, yurt dışından ve içinden seçilmiş nitelikli öğretmenlerle üstün yeteneklilere uygun zenginlik ve çeşitlilikte etkinlikler düzenlenmiştir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, okulu bir üstün yetenekliler okulu olarak kabul etmemiş, hazırlanan programları onaylamamış, okulu Anadolu lisesi statüsüne indirgemiştir. Sekiz yıllık eğitime geçiş sürecinde okulun ortaokul bölümü Bakanlıkça kapatılmış, milyonlarca ABD dolarına malolan yatırım sıradan bir anadolu lisesine dönüştürülmüştür. Lisenin kuruluş hazırlıkları ile operasonu sırasında gelişmeye başlayan üstün yeteneklilerli ilgili araştırmaların, yaratılan kamuoyu ve ilginin, okulla birlikte eridiği, bu vesile ile dünyada saygın bir yer edinen ülkemizin (AkarsuJ991) üstün yetenekliler eğitimi konusunda güç kaybettiği gözlenmektedir. Okulun kuruluş çalışmaları sırasında Vakıf, daha önceki bölümlerde sözü edilen kuruluşlardan Üstün Yetenekliler Dünya Konseyi (WÖ3TC) ve Avrupa Üstün Yetenekliler Konseyi (ECHA) ile ilişkiler kurmuş; bir süre ECHA'nın Türkiye temsilciliğini yürütmüş, hatta yeni kurulmakta olan Okullar Bölümü'nün kurucu üyeliğini yapmıştır. Vakıf, 1991'de uluslararsı bir üstün yetenekliler paneli düzenlemiş, Bakanlık yetkilileri de dahil olmak üzere çok sayıda eğitimcinin bu konuda yurt dışında ve yurtiçinde seminerlere, toplantılara katılmasını sağlamıştır.
1991-92 öğretim yılında açılan İstanbul'da Yeni Ufuklar Koleji, normal üstü zekâya sahip öğrencileri seçerek özel üstün yetenekliler eğitimini hedefleyen bir özel okuldur. Bu okula da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından özel eğitim kurumu statüsü verilmemiştir. Bu okul da yurt dışı kuruluşlarla ilgili kişilerle bağlantılarını sürdürerek, ülkemizde konunun önemini vurgulamaya çalışmaktadır. VVCGTC'nin 13. dünya konferansı, A Challange for the new Millanium (Yeni Bin yıla Meydan Okuma) başlığı altında bu okulun ev sahipliği ile 2-6 Ağustos'ta İstanbul'da gerçekleşmiştir. (httpA/vwwwcgtc.org.)
Bir grup anne baba ve üstün yeteneğin geliştirilmesine gönül vermiş bilim adamı, eğitimci ve işadamı 1993 yılında İstanbul'da Türkiye Üstün Yetenekli Çocuklar Eğitim Vakfı'nı kurmuştur. Vakıf, bir süre bazı özel okullarla işbirliği yaparak, üstün yetenekli çocuklara ek zenginleştirme ve farklılaştırma olanakları yaratmaya çalışmışsa da, eğitimcilerin ve Bakanlığın konunun önemine inanmaması ve yeterli esnekliği gösterememesi yüzünden bu denemeden vazgeçmiştir. Konuyla ilgili bilimsel toplantılar düzenleyen, panellere katılan ve ilgili diğer kişi ve kuruluşlarla işbirliği yapan Vakıf, son yıllarda üstün yetenekli çocuklara okul dışı zenginleştirme etkinlikleri sunmaktadır. Akkanat'ın (Akkanat, 1999) aktardığına göre, bunlar arasında satranç, disiplinlerarası fen, plastik sanatlar, yaratıcı drama, izcilik, botanik, müzik, bilgisayar, fotoğrafçılık, arkeoloji sayılabilir. Çocuklara katılım belgesi veriliyor ve gerekirde bir üst düzey etkinlikler düzenleniyor. Maddi durumu uygun olmayanlara destek sağlayan Vakıf, anne baba ve öğretmenlere yönelik seminerler de hazırlıyor.
Anaokulu düzeyinde üstün yeteneklilerle ilgili girişimlerde bulunan Petek Çocuk Evi bir yandan üstün yeteneklileri tanılamaya ve onlara yaş gruplarına kıyasla hızlandırılmış ve zenginleştirilmiş yaşantılar sunmaya çalışırken bir yandan da bu çocukların ana babaları ile özel eğitim programları sürdürüyor. İngiltere'den NAGE gibi çeşitli yurtdışı kuruluşlardan bilgi ve deneyim desteği alan okul, konu ile ilgili bilimsel toplantılar ve paneller de düzenleyerek ülkemizdeki çabalara katkıda bulunmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığının üstün yeteneklilerle ilgili birimi olan Özel Eğitim Genel Müdürlüğü, 1995'de maddi desteği sağladıkları bir aile ile Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi'ni ilköğretim çağı çocuklarının eğitiminin geliştirilmesi amacı ile açmıştır. Gadrner'in Çoklu Zekâ kuramı doğrultusunda genel eğitime destek niteliğinde bazı etkinliklerin ders saatleri dışında yürütüldüğü ifade edilmektedir.
1996'da bilim ve sanat merkezleri fikrini geliştirerek yaygınlaştırmaya çalışan Özel eğitim Genel Müdürlüğü, İstanbul için bir model arayışına başlamış ve bunun sonucunda amacı, yapısı ve işleyişi açısından özgün bir model geliştirilmiştir. Farklı yetenek alanlarından seçilen temel eğitim çağı öğrencilerinin oluşturacağı ve bir proje lideri (mentor) ile birlikte 6-8 kişilik gruplarla gerçek yaşam ve sorun ortamlarında gerçekleştirilecek proje temelli öğrenmeye dayalı bu model, dört yıllık hazırlık çalışmasına ve yıllarca süren öğretmen seçme ve hizmet-içi eğitim faaliyetlerine rağmen hayata geçirilememiştir. İstanbul Bilim ve Sanat Merkezi ve önerilen model yurt dışında ilgi görmüş ve modeli anlatan bir makale VVCGTC'nin uluslararası nitelikteki dergisinde yayımlanmıştır. Akarsu, 2000). Benzer bir ilgi Bayburt ilinden gelmiş ve model sınırlı çevre koşullarına rağmen 1998-1999 öğretim yılında Bayburt'ta uygulanmaya başlamıştır. Özel Öğretim Genel Müdürlüğü talepte bulunan İsparta, Denizli, Sinop, Trabzon, Bursave Tekirdağ'da bilim ve sanat merkezleri açtığını ilan etmektedir. Merkez bünyesinde yalnızca bir tane üstün yetenekliler konusunda yetişmiş eleman barındıran söz konusu müdürlük, tutarsız ve plansız da olsa bazı girişimleri sürdürmeye çalışmaktadır. Üstün yeteneklilerle ilgili toplantılar düzenlemekte ve 1995'den bu yana yaklaşık 400'e yakın öğretmene, bazıları son derece etkili olan hizmet-içi eğitim programları düzenlemektedir. Ancak tüm bu çabalara rağmen 2000-2001 öğretim yılın itibarı ile, Bayburt'ta 44, Ankara Yasemin Karakaya'da 38 ve Urla'da bilim ve sanat merkezine dönüştürülen Hüseyin ve Asiye Akyüz Temel Eğitim Okulundaki seçilmiş 14 öğrencinin okulun dışı saatlerde bazı zenginleştirme etkinliklerine katılmaktadır.
Özel eğitim gerekliliğinin ilk fark edildiği alan müzik olmuş ve 6660 sayılı bir kanun çıkartılarak, müzikte üstün yetenekli çocukların erken yaşta tamlanması ve ihtiyaç duydukları özel eğitimi almak üzere yurt dışına gitmeleri sağlanmıştır. Ünlü sanatçılarımız Suna Kan ve idil Biret bu olanaktan yararlanarak üstün yeteneklerini üstün performansa çevirme şansını ve becerisini sergilemiş değerlerimizdir. Daha sonra bu kanunun kullanımı ya da iddia edildiği gibi kötüye kullanımı önce sınırlanmış sonra da 1977'de dondurulmuştur, ilkokulu tamamlayan yetenekli öğrencilerin genel kültür destekli özel müzik eğitimi aldıkları mevcut yedi adet devlet konservatuvarı da çok sınırlı bir gruba hitabeden, ülke çapında yetenek havuzundan öğrenci seçmeyi başaramamış özel yetenel okulları olarak eğitimlerini sürdürmektedir.
1964'de ilk mezunlarını seçen Ankara Fen Lisesi, fen ve matematikte üstün yeteneklileri toplamış ve onlara Ford Vakfı'nın mali,ABD'de New York'taki Bronx Fen Lisesi'nin bilgi desteği ile özel olarak seçilmiş ve ABD'de ve ODTÜ'de yetiştirilmiş öğretmenlerle özel bir eğitim sunmuştur. Yatılı okul ortamında, laboratuvar ve kitaplık, gezi gözlem, münazaralar, küçük grup çalışmaları ve bireysel destek uygulamaları ile desteklenen bu uygulama dört yıl sürmüş, Ford Vakfı'nın desteğini çekmesi ile özelliğini yitirmiştir. Bu okullar seçilmiş öğrencilere normal liselere kıyasla bir kaç ek matematik ve fen dersi vermenin ötesinde bireyselleştirilmiş ya da öğrencinin hızına, ilgisine, öğrenme biçimine göre farklılaştırılmış ve yaratıcılığını ortaya çıkarmasına fırsat veren bir eğitim yerine fen ve matematikte tekdüze kitle eğitimi veren okullar halinde eğitimlerini sürdürmektedir.
1990'ların başında Ankara ve İstanbul'da açılan ve daha sonra yaygınlaştırılmaya çalışılan güzel sanatlar liselerinde lise düzeyinde resim ve görsel sanatların bazı dallarında özel eğitim verilmektedir. Bu okullarımızın sayısı 16 dır (İŞ Bankası, 1998).
Her ne kadar özel eğitim amacına dönük olarak hizmet vermeseler de ülkemizde geçerli olan son derece seçici eleyici bir modelle öğrenci alan Robert Lisesi, Üsküdar Amerikan Koleji, izmir Amerikan Koleji, Alman ve Avusturya Lisesi gibi bazı özel okullar yalnızca akademik başarıya göre seçilen öğrenciye değil, onun doğal bir bileşeni olan üstün yeteneği de içinde barındıran bir grup öğrenciye eğitim vermektedir. Bu liselerden birisinin müdürü kabul ettikleri öğrenciler içinde çok üstün yeteneklilerin yaklaşık grubun üçte birini oluşturduğunu ifade etmektedir. Sözü edilen okullardan bir kaçı öğrencinin ihtiyacına göre müfredatı esnetmekte; zenginleştirme, derinleştirme, mentorlarla çalışma, bireysel projeler ve uluslararsı yarışmalar gibi yöntemlerle bu öğrencilerine farklılaştırılmış bir üstün yetenekliler eğitimi sunmaktadır.