Muhtemelen genç görsel sanatçıları ele alan en kapsamlı araştırma Getzels ve Csikszentmihalyi (1976) tarafından yapılmıştır. 1963 yılında, bu araştırmacılar Chicago Sanat Okulunda öğrencilerden bilgi toplamaya başladılar. Getzels ve Csikszentmihalyi bu öğrencilerin sanatsal süreçlerini inceleyip, bu gözlemlerinde problem bulma odaklı yaratıcı bir model geliştirdiler. Yazarlar görsel sanat öğrencilerini diğer sanatla bağı bulunmayan öğrencilerle kıyasladıklarında fazlasıyla alışılmamış, asosyal, radikal, duyarlı, hayal gücü yüksek ve naif buldular. Getzels ve Csikszentmihalyi aynı zamanda problem-bulma etkinliklerine katılan sanat öğrencilerinin daha sonraki profesyonel hayatlarında daha başarılı olduklarını ileri sürmüştür. Başarılı sanatçıların biyografilerini inceleyerek, Getzels ve Csikszentmihalyi (1976) sanatçıların erken çocukluk dönemlerinde benzer tutumlar sergilediğini gösteren kanıtlar bulmuştur. Diğer çocuklar gibi, genç görsel sanatçılar da çizgi film karakterlerini çizmiş, çizgi-roman karakterlerini kopyalamaya çalışmış ve sınıf arkadaşlarının karikatürlerini çizmiştir.
Sanatçılar resimlerinin yaşıtlarının resimlerinden daha iyi olduğunu hiçbir zaman hissetmeseler de, çevreden daha fazla övgü aldıklarını ve resimlerinin çok beğenildiği beyan etmişlerdir. İlkokul yıllarında arkadaşlarını eğlendirmek için resimler çizmiş ve sık sık öğretmenleri tarafından nesneler tasarlamaları istenmiştir. Sınıf arkadaşlarıyla kıyaslandığında, bu geleceğin sanatçıları enerjilerinin çoğunu resim yapmaya harcamışlardır. Bloom’un (1985) araştırmasındaki heykeltıraşların büyük bir bölümü çocukken çizim yapmayı sevmiştir, ancak sanatçı ya da sanatsal faaliyetlerinde onlara yardımcı olacak ebeveynlere ya da akrabalara sahip değillerdir. Çocukken, yapmaya çalıştıkları ilk şey kitap boyamak, karalama yapmaktan çok bir nesneyi daha anlamlı hale getirmeye çalışmaktır. Evcil hayvanları çizmeye çalışmış ve kitaplarda gördükleri bir çok hayvanın kopyasını yapmaya uğraşmışlardır.5 yaşındaki bir heykeltıraşa oyma yapabilsin diye büyük bir çakı kullanmasına izin verilmiştir. İlkokul yıllarında, heykeltıraşlar bir çok yapı inşa etmiştir.
Böyle yaparak boş zamanlarında hatta bazen okulda da gördükleri nesnelere benzer objeler yapmaya çalışmış hatta bazen kullanılabilir kuş yuvaları inşa etmişlerdir. Bloom böyle davranarak ebeveynlerin çocukların erken yaşta sanata eğilimlerini artırmalarına yardımcı olduklarını, ama çok az ilgi gösterdikleri için bu işi kariyerleri olarak belirlemelerine yardımcı olamadıklarını bildirmiştir. Bu genç sanatçılar eserlerinden dolayı övgüler alsa da, bilinçli bir öğretmen tarafından yönlendirilmemiş, yetenekleri gelişmeye açık olarak bile adlandırılmamıştır(Bloom, 1985). Ama yine de Bloom öğrencilerini gerekli ilgiyi, sevgiyi çocukluk yıllarında öğretmenlerinden ve ailesinden almamış olsa, şuanda uzman olamayacaklarını iddia etmiştir. Clark ve Zimmerman (2004) sanatsal yetenekli çocuklar araştırmasını temel alarak, çok gelişmiş çizim yeteneği, bilişsel yetenek, duygusal yön,ilgi ve motivasyonun genç görsel sanatçıların ana özellikleri olduğunu belirtmiştir. Bazı araştırmacılar hem üstün yeteneklerin hem de gelişmenin mutlaka görsel yetenekli genç bir öğrencide bulunması gerektiğini vurgular(Clark & Zimmerman, 2004). Yeteneğin diğer göstergeleri yüksek motivasyon, tutku veya problem çözme becerisi olabilir(Clark & Zimmerman, 1998). Ancak, yazarlar her çocukta bu tutumların aynı seviyede barınmadığını belirtirler. Bloom(1985) sanatta yeteneğin farklı yaşlarda ve farklı seviyelerde ortaya çıkabileceğini belirtir.
Görsel sanatlarda yetenekli çocukların ortak özelliği ise kısıtlı bir süre içerisinde çok fazla çalışma ortaya koyabilmeleridir. (Clark & Zimmerman,2004; Golomb, 1995; Milbrath, 1998).Çoğu yazar çok gelişmiş çizme yeteneğinin genç yetenekli sanatçıların ana özelliği olduğu kanaatindedir. (Clark & Zimmerman, 2004; Golomb, 1995;Milbrath, 1998; Winner, 1996); bu yüzden görsel sanat yeteneğinin ortaya çıktığını belgeyen çalışmalarda ana çalışma noktası çizimdir. Winner’a göre(1996) görsel sanat yeteneği bulunan çocukların kompozisyon stratejilerinde ileri olup olmadıkları konusunda kesin bir yargı yoktur. Ancak Golomb(1995) sıradan öğrenciler simetrik denge kullanmaya daha eğilimliyken; sanatsal yeteneği olan çocukların çizimlerini asimetrik denge prensibine göre organize ettiklerini belirtmektedir. Milbrath’in(1998) görsel sanatla ilgili yetenekleri bulunan çocuklarla ilgili yaptığı boylamsal ve kesitsel araştırması bu alana yapılmış güzel bir katkıdır çünkü öncelikle sistematiktir ve geniş bir alanda kuramsal bir şekilde genç yetenekleri inceler. Milbrath’ın çalışmasındaki bütün yetenekli çocuklar, ilk çizimlerinde bile nesnelerin köşesine dayanan çizgiler kullanmışlardır. Daha az yetenekli çocuklar ise genel yapıyı oluşturabilecek etkin çizgiler kullanmışlardır. Bu etkin çizginin bir örneği insan resmini çizerken gövdeyi çizmek için kullanılan düz çizgidir. Bu yüzden, Milbrath, sanatsal yeteneğin anlaşılmasını kolaylaştıran bir etkenin “köşelerin” çizilmesi olduğunu belirtmiştir çünkü sıradan öğrenciler köşe kavramını hiç kullanmadan düz çizgilerle nesneleri görselleştirmiştir.
Sanatsal yetenekli çocuklar dünyayı köşeler ve yüzey özellikleri aracılığıyla gözlemledikleri için, diğer çocuklardan önce özel görünüşte çizimler yapabilirler(Milbrath, 1998).Milbrath’ın çalışmasında, 7 yaşını tamamladıklarında, yetenekli sanat öğrencilerinin şekli bozulmuş ya da ebatları küçültülmüş figürler çizdigi kadar sırt görüntüsü, profil, yüzün üç çeyreklik kısmı gibi alışılmamış insan pozisyonlarını da çizdikleri gözlemlenmiştir. Gerçekçi çizme yeteneği aynı zamanda yetenekli çocukların insan figürlerini doğru boyutlarda çizmesi anlamına da gelmektedir.