Ayşegül ATAMAN
Beyinde olan örgütlenme nasıl oluyor da bireyi diğer kişilerden farklı kılıyor? Beynin işleyişinde ve görevlerini yerine getirmede genelde hastalıklı boyutunu biliyoruz, hızlı gelişen boyutu nedir?
Bu konuda bir şeyler söylememiz lazım.
- Üstün zekalı nedir? Kimdir?
- Ne gibi özellikler gösterir?
- Eğitim sorunları nelerdir?
Üstün zekalı kimdir? Sorusuna birinci örneğimiz Leyla. Leyla standartlaştırılmış zeka testinde 145 zeka bölümü elde etmiş. Standartlaştırılmış zeka testlerini biliyorsunuz. Geçerlilik ve güvenilirlik için yapılan bir testtir. Ama okulda akademik derslerin ortalaması 80 üzerinde; ama Sinan resim, heykel yapıyor ancak akademik derslerden kıl payı sınıfını geçiyor. Tarık matematikte bir sihirbaz. çözemediği problem yok, ancak İngilizce ve Sosyal Bilgilerde yardıma ihtiyaç duyuyor. Rüya, sınıftaki tüm çocukların akıl hocası,her konuda akranlarına liderlik önderlik yapan biri. Pınar, müzik derslerinde çok iyi,üflemeli çalgıları çalabiliyor, saksafon da çok iyi.Tüm akademik derslerinin ortalaması da 90. Bu çocukların ortak özellikleri nedir? diye baktığımızda, öncelikle hepsi ÇOCUK. Temel bazımız çocuk olduğuna göre; bu temel gereksinimleri sevgi, disiplin olarak görülmektedir. Buna göre bazıları üstün yetenekli, bazıları üstün zekalı, bazıları da parlak çocuk özelliklerini göstermektedir. Alan olarak baktığımızda üç farklı kavramla karşılaşıyoruz. Üstün zeka,üstün yetenek ve parlak çocuk.Hepsinin özel ilgiye ihtiyacı var.Özel programa eğitimde gereksinim duyulmaktadır.Parlak çocuk;ortalama zekadan 1-2 zeka yaşı ilerde olan belli alanlarda sınıfının üstünde olan,söz dinleyen,öğretmen soru sorduğunda cevap veren,günlük biçimde çalışan,öğretmenin gözdesi olan çocuklardır.
Sorulan soruya cevap verir. Kendisi soru sormaz. Elini kaldırır. Düzenlidir. Resimde iyidir, matematikte iyidir. Ama onun dışında iyi değildir. Favori öğrencidir.
Üstün zekalı çocuk; kendisi soru sorar. Öğretmeni müşkül duruma sokar. Çok öyle güzel bir öğrenci değildir. Bütün işlerden sıkılır. Sorgular. “Neden?”, Neden öğrenmek istediğinin sonuçlarını almak ister. Sınıfta baş belasıdır. Bir kısmı böyledir.
Öğretmeni köşeye sıkıştırmak ister. Cevaplanması zor sorular üretir. Bu çocukların oranı çok fazla değildir. Parlak çocuklar daha fazladır, üstün zekalılar ise %2 oranı ya da daha az karşılaşılıyor. Peki üstün yetenekli çocuk nedir?
Yetenek zekayı kapsayan bir alandır. Zeka içinde küçük bir noktadır. Zeka küçük bir noktayı kapsayan bir yetenek, son yıllarda yapılan çalışmalarda zekayı yetenek olarak betimlemek ön plana çıkmıştır. %2-4 arasında olan bir gruptur. Müzik, resim, plastik sanatlarda, matematikte iyi olur ama Türkçe’de desteğe ihtiyacı olur. Türkçe’de, okuma-yazmada fevkalade olur.
Beden eğitiminde desteğe ihtiyacı olur. Üstün zekalı çocuk ortalama olarak her grupta akranlarından ileriyken üstün yetenekli çocuk bazı alanlarda ileridir, bazı alanlarda normaldir hatta bazı alanlarda desteğe ihtiyaç duyar. Peki hangisine çok rastlarız? Parlak çocuklara çok rastlarız; üstün yetenekli çocukların da sayısı biraz fazlacadır. Çünkü her çocukta bir yetenek vardır, her çocuk bir alanda diğer akranlarına göre daha üst durumdadır. Ama üstün zekalı çocuk oranı azdır. Üstün zekalı çocukların içinde akranlarına göre 5-6 yaş ilerde giden çocuklar vardır. 43 yıllık hocalığım boyunca bana 2 tane rastlamıştır. 1,5 yaşında ağzında emziği duruyor. Altında bezi, okuyor. Acaba bu çocuk zeki mi diye bana getirmenize gerek yok, bu çocuk zeki. Kaynaklarda erken konuşan çocuk vakaları okuyoruz. O zaman bunlara “Dahi” diyoruz. 20.yüzyıl dahisi Türkiye’den çıktı. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu Mustafa Kemal Atatürk. Ondan sonra biz başka rastlamadık. Her alanda ileri olan bir kişiliktir. Türkiye’nin şansıydı, bizlere Cumhuriyet’i armağan etti. Ona çok iyi sahip çıkmamız gerek.
Bazı ünlü üstün zekalıların özellikleri; Albert Einstein bu gruptandır. Albert Einstein dehasında bir çocuk yakalamak için bütün çağ nüfusunda 1,5 milyon çocuğu taramamız gerek. 7 yaşta 1,5 milyon çocuk tararsan, belki 1 tane Albert Einstein bulursun. Ne yapmış Albert Einstein; 4 yaşında konuşmuş, 7 yaşında okumuş, demek ki erken okuma, erken konuşma her üstün zekalı çocuk için bir gösterge değil ama göstergelerin önemlilerinden biridir. Ancak Albert Einstein aynı zamanda disleksiyası olan biridir. Hem üstün zekalı hem de destek alması gereken birisidir. Bunun öyküsünü bilirsiniz.
Beethovan’ın müzik öğretmeni onun için ümitsiz vaka demiştir. Beethovan da bildiğiniz gibi ünlü 9 Senfonisini total sağırken bestelemiştir. Ritmi algılayabilmek için piyanonun ayaklarını kesmiş. Kollarını piyanonun üstüne koyarak ritmi yakalamak istemiş. Uzmanların şok olmasının nedeni total sağır olduğu için alkışları duyamıyor olmasıdır. Ancak omzuna dokunulduğunda kendisini alkışlayan insanları görmüştür. 8 çocuklu bir ailenin çocuğudur biliyorsunuz. Annesi Frengilidir. Yani bu çocuğun yaşaması bile o dönem için imkansızdı. Ama bir Beethovan çıkmıştır. Kalıtımın etkisi var zekada, ama her zaman değil. Kalıtım birinci planda değil, kalıtımın ağırlığı var. Tolstoy Rus edebiyatının en ünlü yazarıdır.
Başarısızlık nedeniyle okulu bırakmıştır. Walt Disney çizgi filmlerin, çizgi kahramanların babası. İyi fikirleri olmadığı için çalıştığı gazeteden kovulmuştur. Fare resimleri çizermiş, işten atmışlar. Walt Disney özel birisi. Bu alanın babası LouisTerman üstün zekalılar alanında uzmandır. Terman’ın 30 yıl süren dikey genetik araştırmasının deneklerinden biridir Walt Disney. 1930’lu yıllarda Amerika’daki ekonomik kriz nedeniyle öğrenimine devam etmemiştir. Zekası 140’ın üzerindedir ve Terman takip etmiştir. Walt Disney okuyamadığı için gazetede çalışmıştır ama yaratıcılık boyutu o kadar ileri ki yaptığı işler beğenilmemiştir. Şimdi Disney kumpanyası Dünya’nın en güçlü kumpanyalarından biridir. Şimdi torunlarının torunları bu işi devam ettiriyor. Abraham Lincoln hepinizin bildiği gibi iç savaşta Amerika’nın başkanıydı. Yüzbaşı olarak katıldığı savaştan er olarak terhis olmuştur. Winston Churchil İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin en büyük başbakanlarından biriydi. 6.sınıfta sınıf tekrarına kaldı.
Newton’un okulda notları çok düşükmüş. Edison’un öğretmeni onu hiç bir şey öğrenemeyecek kadar aptal buluyormuş. Edison 1001 inci denemesinde ampulü keşfetmiş. Dediler ki 1000 kere bir deneyi denedin neden vazgeçmedin? Sonucunda olacağını biliyordum dedi. O zaman üstün zekalıların bir özelliği karşımıza çıkıyor vazgeçmemek. Sonuna kadar gitmek. Werner Von Brown 9.sınıfta cebirden kalmış. Kimdir Werner Van Brown dersek; İkinci Dünya Savaşı’nda V8 bombalarını geliştiren Alman fizikçilerdendir. Savaştan sonra Amerika’ya giden ve burada uzay çalışmaları yapan aya ilk insanlı uzay aracını gönderen ve uzay aracını desenleyen birisidir Werner Van Brown. Daha öncede dediğim gibi zekayı tek güç olarak almıyoruz. MÖ.ki dönemden 20yy başlarına kadar zeka genel bir güç olarak alınırdı. Her derde deva aspirin misali gibi. Eğer çocuk matematikte iyiyse Türkçe’de de iyi olmalı, sosyalde de iyi olmalı, yabancı dilde de. Benim akranım aranızda pek yok. Benim lisede bir arkadaşım vardı. Cebirde çok iyiydi. O zaman üç tahta olurdu yan yana. Yazardı denklemi öğretmen tahtaya bakardı çözememiş bir türlü. Dönerdi Ahmet gel sen yap. Ahmet hemen çözerdi. Fen dersleri iyiydi ama yabancı dilden geçememişti. Kurul toplandı. Ama yabancı dil öğretmenini ikna edemediler, Üniversiteyi kazandığı halde kayıt yaptıramadı.
Yabancı dil öğretmeni, matematiği iyi olan bir çocuğun yabancı dili de iyi olmalı dedi ve geçirmedi. Arkadaşımın hayatını söndürdü. O zaman zekayı nasıl algılıyorduk biz? Her alanda eşit bir güç sayıyorduk. 1900 lerde Sperman çıktı. Hayır öyle değil dedi. İki güç vardır. Biri özel güç, biri genel güçtür dedi. Genel güç genel olan zekayı ifade eder. Özel güç genel zekayla az ya da daha çok ilgili olan alanları ifade eder. Buna bağlı olarak Stanfort Binet Zeka Testleri geliştirildi. 1905 te. Ondan sonra dediler ki zeka denen şey nasıl hem genel hem özel bir güç? Birbirine salkım gibi bağlı ilişkili minik minik yeteneklerin oluşturduğu bir güçtür dediler. Thurstone dedi ki 7 tane yetenek alanı vardır. O zaman 5- 7/ 7-11 grup zeka testleri oluşturuldu. Tartışıldı, hala tartışılıyor. Tam o sırada Howard Gardner dedi ki bir dakika zeka dediğiniz şey; ben bunu ölçtüm biçtim, 8 tane zeka var dedi.
Bu 8 zeka şimdi genel kabul gören bir durum ama bunun üstüne dediği şeyler de var. Bu geliştirilebilir, öğretilebilir ve herkeste bundan var. Kiminde az var, kiminde çok var. Çokluğunun eğilimine göre kişinin yetenek alanları belirleniyor. Baktığımız zaman sözel/dilsel zeka, mantık/matematiksel zeka, görsel/uzamsal zeka, müzik/ritim zeka, bedensel/kinetiksel zeka, içsel zeka, toplumsal ve doğa zeka olmak üzere var.8 tane zeka var. Sınıflayabiliyor muyuz biz üstün yeteneklileri bu zeka alanlarına göre? Evet, üstün yetenekli çocuk diyoruz, üstün özel yetenekli çocuk diyoruz, yaratıcılık yeteneği ayrıcalıklı olan çocuk diyoruz. Liderlik gizil gücü ayrıcalıklı olan çocuk diyoruz. Örnek verdim size Leyla gibi. Olağanüstü yetenekli çocuk diyoruz. Saksafonu iyi çalıp matematiği iyi olan çocuğumuz gibi.Psikomotor alanlarda olağanüstü yeteneği olan çocuk diyoruz.Bizde çok yok, biz bu alana çok itibar etmiyoruz ama Romanya’da 5-6 yaşlarında yer jimnastiğinde,beden eğitiminde bu alanda iyi olan çocuklar var.Üstün zekalılara baktığımız zaman herkes tarafından benimsenmiş bir kişilik ya da ortak özellikleri ile ilgili bir tanımı yok.Bir defa bunu bilmek lazım.Üstün zeka alanı hangi kuramı temel alıyorsa o pencereden bakılır.Nedir diye baktığımızda normal dağılım eğrisinin sağ ve sol tarafını eşit kabul edersek artı eksi bir standart sapma arasında ise normal bir zeka alanıdır,bir standart sapmanın üstündeki sapmaya kadar olanlar parlak ve2 ss kadar olanlar üstün yeteneklileri alır.
Üç standart sapmanın üstünde olanlar üstün zekalı ve özel yeteneklileri alır. Diğer tarafta -1 ile -2 standart sapma arasındaki sınır zekada ve eğitilebilir zihin yetersizliği olanları alır. 2 standart sapmanın altı öğretilebilirler, klinik vakalar, çok engelliler vs. alır. Aynı standartlar iki taraf içinde söz konusudur. Üstün zeka ve özel yetenek %2,5 dolaylarındadır. Bunu yetenek alanlarına doğru yaydığınızda %4 oranını alır. Ana baba ve öğretmenlerin kafasını karıştıran sorular çoktur.
Üstün zekalı çocuklar başkaları kendilerine söylemedikçe farklı olduklarını anlamazlar. Böyle bir şey yok, çocuk algılamaya başladığı dönemden itibaren farklı olduğunu anlar. Düşünebiliyor musunuz, üç yaşındaki bir çocuk sizi sorgulayabiliyor. Örn:9 yaşında bir öğrenci getirdiler bana. Baş belası olan türden. Yabancı dil öğretmeni bir kelime söylediğinde beş tane eş anlamlı, 10 tane zıt anlamlı kelime söyleyip dersi hallediyormuş. Bir de arkadaşları ses nedir? ışık nedir? diye sorduğunda burun kıvırıp onları aşağılıyormuş. Bana geldiğinde ilgi alanı kara deliklerdi. “Ne kadar aptallar hocam ne ışığı biliyorlar ne sesi biliyorlar” dedi. “Saçma saçma soru soruyorlar” dedi. Kara delikler ilgi alanı böyle bir çocuk farklı olduğunun farkında değil mi şimdi?
Onlar bunun farkında. Bu bizlerin geliştirdiği bir söylence yardım almaksızın kendi yollarını kendileri bulur. Bu politikacıların da görüşü, aşağı yukarı çoğu ülkede bunlar zaten hızlı gelişen çocuklar neden bunlara bir de yardım yapalım? Gibi görüşler de var. Mecliste bana sordular. Bu çocuklara eğitim vermemiz gerekiyor mu? Diye. Vermek zorundayız kendi yollarını bulamazlar. Çünkü ilgilerini yönlendirmeniz lazım nereye gittiğiyle ilgili yön vermeniz lazım. Bunu yapmazsanız bir yeteneği köreltirsiniz. Ayrıca bu çocuğun ürettiklerinden hem o toplumu hem de insanlığı mahrum etmiş olursunuz. Aşırı noktalara rahatlıkla gidebilirler. Toplumun başına bela oluşturabilirler. Onun için üstün yetenekli çocuklara yardım etmek gerekiyor. Disiplin etmek diğer çocuklardan daha zordur. Hayır kuralları biliyorsanız, karşınızdaki neden-sonuç ilişkisini bilen bir çocuk, anne olduğunuzu unutmayın. Neden yapmaması gerektiğini mantıksal bir biçimde çocuğa açıklamak gerekir. Toplumumuzda geleneksel ailede baba kural koyandır, çekirdek ailede ise çocuk oluyor. Böyle bir toplumda kaos olur. Disipline etmek dediğimizde kurallı yaşamayı öğretmek gelmektedir.
Onları sürekli meşgul etmek gerekir, yoksa tembel olurlar. Şu an anne babaların en fazla yaptıkları şey bu disipline etmek açısından. Çocuk için dopdolu bir plan hazırlayarak her gününü meşgul olacağı ders ve görevlerle doldurmak çözüm yolu değil. Egosu tatmin olan anne ve babalar, çocuğun eğilimlerinin hiçbir önemi yok. Yıllar önce 80’li yıllarda SBS’ nin yaygın olduğu dönemlerde bir karikatür vardı, dörtlü bir çizim. İki tane 3, sınıf öğrencisi oturuyorlar; bir kız bir erkek. Kız soruyor “Ahmet neler yapıyorsun?”. Erkek cevap veriyor “Perşembe özel matematik dersi, cuma şu, cumartesi şu, pazar şu”. Kız soruyor, “Büyüyünce ne olacaksın?”. Yanıt: “İtfaiyeci”. 9 yaşında erkek çocuklarının hepsi itfaiyeci, ambulans şoförü, asker, polis olmak ister. Çünkü özel üniformaları arabaları var, onlara o cazip gelir. Çocuğun derdi doktor, mühendis olmak değil kimse çocuğun eğilimine bakmıyor. Orda egosu tatmin olan anne ve babalar. Ben olamadım ÖSS’ de tutturamadım puanı çok iyi bir mühendis olacaktım o zaman benim çocuğum mühendis olsun. Çocuğun mühendislikle ilgili bir bilgisi yok. Eğilimine bakılmıyor. Çocuklar bol miktarda meşgul edilme peşindeler. Bir veli toplantısında sıraladılar Pazar gününde programa koydular. Dedim lütfen bunlar 3, sınıf öğrencisi Pazar günleri banyo, gezme günleri olsun, neden bu kadar sıkıştırıyorsunuz? “olmaz SBS’ ye girecek”. Bu çocuk ya çocuk! Oyun çağı çocuğu.
Bu çeşit yoğun ilgi üstün yetenekli çocuk için de doğru değil. Akademik, duygusal, toplumsal, fiziksel açıdan eşit gelişirler diye düşünülür. Hayır, eşit gelişmezler. Bir kız vardı 3 yaşında okuyup yazan. Okula başladı, bir gün öğretmeniyle konuşuyorum durumunu soruyorum. “hocam bazen o kadar kırılgan hissediyor ki kendini kapının arkasına saklanıp ağlıyor, ama matematikte Türkçede sınıfı alıp götürüyor.” Dedi. Her alanda eşit gelişmiyorlar. En kırılgan oldukları alan duygusal alan, en fazla ortalamaya yaklaştıkları alan bedensel gelişim alanlarıdır. Çocuk gelişim profilleriyle tanımlarız, grup zeka testleri, bireysel zeka testleri, başarı testleri, öğretmen gözlem ve kanaati, anne babalarca aday gösterme üstün zekalı çocuklarla ilgili veri kaynaklarıdır. Anne babaların bu konuda çok dikkatli olmaları gerekir. Her çocuk için doğduğu andan itibaren her şeyin kayıtlarını istiyoruz. Bunlar Terman’ ın 30 yıl boyunca araştırmaları sonucu ortaya çıkan veri kaynaklarıdır. Üstün zekalı çocuklar üstün zekanın kendilerini yabancılaştırdığını düşünürler. Azınlık durumunda olduklarını ve istenmediklerini düşünürler. Üstün zekalılık herkeste olmayan doğal bir yetenektir. Bunun farkındalar. Hangi alanda derinleşirse o alanda gitmesi gerektiğinin farkındalar. Sünger gibi bir zeka, bir beyin. Sürekli almak istiyor, sürekli bilgi edinmek istiyor. Kendisi ve topluma karşı sorumluluğu olduğunu algılıyor.