Avrupa'da Üstün Yetenekli Çocuklarla İigili Alınan Kararlar

Avrupa’da üstün yetenekli çocuklar konusunda 1990’larda birtakım çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu dönemde Avrupa Parlamentosunda üstün yetenekli çocuklar ile ilgili tavsiye kararı alınarak bu konuda bir rapor yayımlanmıştır. Üstün yetenekliler konusunda Parlamento tarafından alınan bu kararlar, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde bulunan ülkemiz için de önem taşımaktadır.

Avrupa Parlamentosu, 11 Mayıs 1990 tarihli 6247 numaralı dökümanında okul sistemindeki üstün yetenekli çocuklar konusunu ele almıştır. Bu belgede Parlamento, çocukların farklı zekâ, kapasite ve yeteneklerinden yola çıkarak, özellikle, üstün yetenekli çocukların olduğu yerlerde bireysel eğitim hakkının göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmektedir.
Avrupa Parlamentosunun 13 Eylül 1994 tarih ve 7140 sayılı “Üstün Yetenekli Çocuklar İçin Eğitim Raporu”, üstün yetenekli çocuklar için yeni bir dönem açmıştır. Rapor’un amaç kısmında yer alan üstün yetenekli çocukların eğitimi konusunda tartışma başlatmak amacı hayata geçmiş, sonraki toplantılarda üstün yetenekli çocuklar konusu bu Rapor üzerinden değerlendirilmeye başlanmıştır. Rapor’da üstün yetenekliliği ölçme araçları, okul başarısızlığı, okulların rolü, üstün yetenekli çocuklara odaklanılma sebepleri konuları detaylı biçimde açıklanmış ve taslak tavsiye kararları alınmıştır. Bu taslak kararlar ve üstün yetenekli çocuklar konusu Avrupa Parlamentosunun özel oturumuyla ele alınmıştır.

Parlamenterler Konseyi de eğitimin bir insan hakkı olduğunu onaylamıştır. 7 Ekim 1994 tarihli Avrupa Konseyi, Parlamenterler Toplantısı’nda özel ihtiyaçları olan azınlık durumundaki üstün yetenekli çocuklar için özel düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek yapılması gerekenleri 1248 sayılı tavsiye kararında şöyle sıralamıştır:

• Üstün yeteneklilerin sahip oldukları potansiyeli geliştirebilecek eğitim olanakları sağlanmalıdır.

• Üstün yetenekliliği belirleyecek yeterli ölçüm araçları sağlanmalıdır.

• Özel eğitimde bir gruba verilen ayrıcalık diğer bir grubun zararına olmamalıdır.

• “Üstün Zekâlı/Yetenekli” terimlerinin diğer dillerde de anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir anlama sahip olması için çaba gösterilmelidir.

Aşağıdaki konularda aynı tarihli toplantıda soru hâline getirilerek tartışmaya açılmıştır:

• Kanunlar, bireysel yeteneklerin farkında olmalı ve bu farklılıklara saygı duymalıdır. Diğer çocuklar gibi üstün yetenekli çocukların da kendi potansiyellerini geliştirebilmek için yeterli eğitim fırsatlarına ihtiyaçları vardır.

• Öğretmen yetiştiren programlar (formasyon programları dâhil) üstün yetenekli çocukları ayırt etme stratejileri içermelidir.

• Üstün yetenekli çocuklarla uğraşan kişiler (aile, öğretmen, doktor, sosyal çalışmacılar vs.) konuyla ilgili bilgilere kolay ulaşabilmelidir.

• Üstün yetenekli çocukları etiketlemenin yaratacağı içsel tehlikeyi ve topluma vereceği zararları önlemek için üstün yetenekliler için öngörülen bütün özel koşullar sağduyu ile yönetilmelidir.

• Devlet okulları, eğitim sistemi yüksek performanslı ve üstün yetenekli çocukların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde esnek olmalıdır.

1994 yılında alınan bu kararlardan sonra 2003 yılına kadar üstün yetenekliler konusunun Parlamentodaki tartışma ve kararlarda yer almadığı görülmektedir. Parlamenter Varela Serra üstün yetenekli çocuklar konusunu 2003 yılında tekrar Parlamento gündemine taşımıştır. Varela Serra; 27 Ocak, 24 Haziran ve 9 Temmuz 2003 tarihlerinde Bakanlar Komitesi Başkanı’na, 1248 numaralı ilk tavsiye kararının yürürlüğe girmesinden bu yana Avrupa Kültür Sözleşmesine taraf devletlerin eğitim politikaları ve Avrupa Konseyinin eğitim alanında hükûmetler arası iş birliği temel ilkeleri konusundaki fikirlerini sormuştur. Sonrasında da Avrupa Kültür Sözleşmesi’ni imzalayan her hükûmet tarafından konuyla ilgili ne gibi somut önlemler alındığına yönelik sözlü ve yazılı soru yöneltmiştir.

28 Ocak ve 19 Eylül 2003 tarihinde bu sorulara ilk önce Bakanlar Komitesi sözcüsü, sonrasında ise Başkan tarafından şu cevaplar verilmiştir:
• Bakanlar Komitesi, üstün yetenekli çocukların eğitimi ile ilgili 1248 sayılı tavsiye kararını dikkate almış ve ulusal düzeyde ilgili organlara göndermiştir.
• Üstün yetenekli çocuklar normal gelişim gösteren öğrenciler için düzenlenmiş eğitim sistemi içerisinde bazı problemlerle karşı karşıya kalabilmektedir. Ancak Avrupa Konseyi, bu sorunun üye ülkelerin kendi başlarına çözebileceklerini düşünmektedir. Bu yüzden konu, Avrupa Konseyi’nin hükûmetler arası program etkinliklerinin bir parçası olarak görülmemektedir.

• Üstün yetenekli çocuklar kavramının oldukça geniş kapsamlı olduğu ve açıklanmaya ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Bugüne kadar Avrupa Konseyi bünyesinde üstün yetenekli çocuklarla ilgili herhangi spesifik bir hükûmetler arası program yürütülmemiştir. Bununla beraber, bundan sonra da, Bakanlar Komitesi öncelikler ve bütçe kısıtlılığını göz önünde bulundurarak konunun hükûmetler arası program etkinlikleri çerçevesinde incelenmesinin uygun olmadığını düşünmektedir.

Söz konusu cevaplar incelendiğinde Bakanlar Komitesi; üstün yetenekli çocuklar konusunda bir takım çalışmaların yapılması, önlemlerin alınması gerekliliğini kabul etmekle birlikte meselenin ülkelerin kendi eğitim politikaları ile çözülebileceğini, hükûmetler arası bir faaliyete gerek olmadığı düşüncesini açıkça ortaya koymaktadır. Diğer yandan üstün yetenekli çocuklar konusu 2003 yılından bu yana Avrupa Parlamentosunun gündemine gelmemiştir.

Bununla beraber 2006 yılında Avrupa Komisyonu Eurydice birimi tarafından Avrupa’daki Okullarda Bütün Üstün Yeteneklilik Türlerini Geliştirmek İçin Alınabilecek Özel Eğitim Önlemleri adlı çalışma dokümanı yayımlamıştır. Çalışma, üstün yeteneği geliştirme amacıyla Avrupa’daki eğitim politikalarını incelemektedir. Eurydice ağındaki 30 ülkenin üç farklı alanda deneyimleri araştırılmıştır. Raporun ilk bölümünde, yetenek gösteren gençlerin karakterleri ve ulusal terminoloji dikkate alınarak hedef kitlesinin tanımlanması; ikinci bölümde üstün yetenekliler için hâlihazırda mevcut olan eğitim önlemleri; üçüncü bölümde ise öğretmenin hizmet içi ve hizmet öncesi eğitiminde üstün yeteneği nasıl geliştirebileceği konuları irdelenmiştir.

BÖLÜM ÖZETİ

Ülkelerin kalkınmasında nitelikli insan gücüne duyulan ihtiyaç yadsınamaz bir gerçektir. Ülkelerin beşerî kaynağı olarak görülen üstün yetenekli çocuklar ihtiyaç duydukları eğitimi aldıkları takdirde kalkınmada itici gücü olacaklardır.

Üstün yetenekli çocukların potansiyelleri doğrultusunda mutlu ve üretken bir hayat sürmeleri ancak bu çocuklara verilecek önem ve sağlanacak desteklerle mümkün olacaktır. Uzun vadeli ve pahalı olarak görülen üstün yetenekli eğitimi kıt olarak görülen beşerî kaynağın ortaya çıkması için gereklidir. Bu sebeple üstün yetenekli çocukların eğitimine özel önem verilmesi özellikle gelişmiş ülkelerde genel kabul görmüş bir ilkedir.

Stratejik planlama süreci içinde, doğru insanı, doğru zamanda, doğru yere getirerek üstün yetenekliler değerlendirilmelidir. Bu durum, kalkınma açısından önemli olduğu kadar iş gücünün yeteneklerine göre istihdamı için de gereklidir. Zira üstün yeteneklilerin, bilişsel yeteneklerinin yanında, özel yetenekleri, yaratıcılık ve liderlik yetenekleri de bulunmaktadır. Ülkenin bu potansiyelinin değerlendirilmesi genel bir strateji olarak benimsenmelidir. Önemli bir değer olan üstün yetenekli bireyler, yeterli imkânlar sunulmadığında kendi ülkelerinin gelişimine katkı sunmak yerine beyin göçü ile yabancı ülkelere giderek bu ülkelerin gelişimlerine yardımcı olmaktadırlar.

Türkiye’de birçok platformda tartışılan üstün yetenekli çocuklar konusunda çeşitli politika kararları alınmıştır. Ancak Türkiye’nin bu potansiyeli ne ölçüde değerlendirdiği ortadadır. Konu, millî eğitim şûralarında ve kalkınma planlarında tartışılmış, raporlar hazırlanmış fakat alınan kararlar uygulamaya geçirilememiştir. Resmî eğitim politikalarını belirleyenler/yönetenler bu alana ve konu ile ilgili çabalara karşı genellikle duyarsız kalmayı tercih etmişlerdir.

1990’lardan sonra üstün yetenekliler konusunda Türkiye’de birçok çalışma yapılmış, sorunlar ve öneriler dile getirilmiştir. Tüm bu çalışmalar ve çıktıları dikkate alındığında artık tekrara düşüldüğü görülmektedir. Birçok toplantı ve politika belgesinde aynı sorunlar, değerlendirmeler ve çözüm önerileri tekrar tekrar dile getirilmiştir. Yaşanan gelişmeler irdelendiğinde belirlenen bu politikaları uygulayacak bir irade eksikliği olduğu göze çarpmaktadır.

Türkiye’deki gelişmelerle eş zamanlı olarak üstün yetenekliler konusu, ancak 1994 yılında Avrupa Parlamentosunun gündemine gelebilmiş; 2003 yılı dışında bu konu bir daha Parlamento’nun gündemine dahi alınmamıştır. Bu kararın uygulanmasında Konsey’in, işleyişi üye ülkelere bırakarak ortak karar almaktan çekindiği görülmektedir.
Ülkenin kalkınması ve geleceği için önem atfedilen üstün yetenekli çocukların potansiyelinin toplum yararına kullanılmasının sağlanması ülke politikası olmalıdır. Bu nedenle böyle bir politikayı yaşama geçirecek somut adımların atılması gerekmektedir.



  FACEBOOK YORUMLARI