Herhangi bir şeyi yapabilme becerisi anlamına gelen “yetenek” sözcüğü Türkçede belli bir alanı ima etmeyen geniş ve kapsayıcı bir sözcüktür. Türkçe, yaygınlaşan bu anlayışı kolayca kavramaya izin verse de, diğer diller için aynı durum geçerli değildir. Örneğin İngilizcede yetenek alanına bağlı olarak kullanılan iki ayrı terim (gifted/talented) vardır.
“Üstün zekâlı” ve “üstün yetenekli” kavramlarını açıklayan çok sayıda tanım vardır. Bu tanımlar geleneksel olanlar ve çağdaş olanlar olarak gruplandırılabilir. Geleneksel tanım sadece tek bir kritere bağlıdır, bu kriter de zekâyla ilişkili olarak yüksek IQ puanına karşılık gelmektedir. Oysa çağdaş tanım çok daha fazla sayıda kriteri içermektedir.
İlk zamanlar en kolay gözlenebilir sınırlı sayıda özelliğin basit sınıflaması olarak tanımlanan üstün yetenek; giderek daha çok sayıda boyutu içeren, daha geniş bir kapsama yayılan ve zamanı da bir değişken olarak kullanan esnek ve dinamik bir tanımlamaya dönüşmüştür. Bu anlayışa göre “üstün zekâlı ve üstün yetenekli” kavramları çok sayıda farklı özelliği kapsamaktadır. Bugün artık üstün ve yetenekli kelimelerinin sadece zekâ ile ilişkisi olmadığı kabul görmektedir.
Üstün zekâlı ve üstün yetenekli kavramlarının birden çok özellikle ilişkili olduğu yıllar içinde ortaya çıkmıştır. Tek bir özellikten çoklu özelliklere geçiş, aslında zekâya olan bakışın değişmesi ile paralellik göstermektedir. Bir başka deyişle, zekânın çok boyutlu olduğu Gardner tarafından ortaya konulduktan sonra, “üstün zekâ ve üstün yetenek”e ilişkin olarak yapılan tanımlar değişerek bugünkü hâlini almıştır.
Zekâ ve yetenek alanlarında çalışan bazı teorisyenlerin görüşlerine aşağıda yer verilmiştir.
Gardner’ın Çoklu Zekâ Teorisi
Son yıllarda üzerinde en çok durulan çoklu zekâ yaklaşımının öncüsü Gardner’dır. Başlangıçta yedi olarak tanımladığı zekâ alanına sonradan bir tane daha ekleyerek, sekiz zekâ alanı içeren Çoklu Zekâ Teorisi’ni ileri sürmüştür. Bu kuram, bütün insanlarda sekiz zekâ alanının da bulunduğunu, bunların gelişmişlik düzeylerinin bireyden bireye farklılık gösterdiğini ifade etmektedir.
Bu sekiz zekâ alanının özellikleri aşağıda kısaca belirtilmiştir:
- Sözel/ Dilsel Zekâ: Dilin anlamlı ve sözcüklerin yerinde kullanımına ve anlaşılmasına yönelik yetenektir. Okuduğunu ve dinlediğini anlama, anlamları ve dil bilgisi kurallarını kavrama, yazılı ve sözlü ifade becerilerini içermektedir. Öykü, roman, şiir okuma, anlama, yazma gibi yüksek dil becerisi gerektiren zekâ alanıdır.
- Mantıksal/ Matematik Zekâ: Matematik sorularını çözme, mantıksal kuramlarla uğraşma, kıyaslamalar ve sınıflandırmalar yapma yeteneğinin gelişmiş olmasıdır. Tümevarım, tümdengelim türü akıl yürütmelere ve sayısal hesaplamaya dayalı zekâ kullanımıdır. Bir matematikçinin ya da fizikçinin matematik zekâyı kullandığı kabul edilmektedir.
- Mekânsal/ Görsel Zekâ: Alışık olmadığı, yabancı olduğu yerlerde yönünü bulabilme, nesne ve boyutların boşluklarını tahmin edebilme mekânsal zekânın gelişmişliğini göstermektedir. Üç boyutlu durumların temsili, yeniden düzenlenmesi, değiştirilip dönüştürülmesi gibi beceriler bu gruba girer.
- Müzikal/ Ritmik Zekâ: Bir ses tonunu yakalayabilme, ses tonunda oluşan değişimleri fark edebilme, bir müzik aletini çok iyi çalma, sesini müziğin ritmine göre güzel ve yerinde kullanabilme ya da güzel şarkı söyleme ses ve yeteneğine sahip olma zekânın bu alanının gelişmişliğini göstermektedir. Müzik zekâsı, sesleri ayırt edebilme, ritim, doku tınlama duyarlılığı, müzik temalarını yani melodiyi doğru biçimde duyabilme ve icra edebilme ile en üst düzey olan beste yapabilme becerilerine denk gelmektedir.
- Bedensel/ Kinestetik Zekâ: Yapılan bedensel hareketlerde kas kontrolü, iskelet yapısı ve kasların koordinasyonu, periyodik olarak belirli hareketlerin tekrarlanabilmesi gibi sistematik olan beden hareketlerinin farkındalık meydana getirecek kadar becerili yapılabilmesi kinestetik zekânın gelişmiş olduğunu göstermektedir. Bir veya birden fazla sportif faaliyette başarılı olma, bir yerde uzun süre hareket etmeden duramama gibi göstergeler bedensel zekânın etkisidir.
- Kişiler Arası/ Sosyal Zekâ: Kişiler arası ilişkilerle ilgili bu zekâ, başkalarının davranış ve motivasyonlarını anlayabilme, bu bilgiyi kullanarak akıllıca ve üretime-çözüme yönelik davranışlar sergilemeyi içermektedir. Diğer kişilerin söz ve düşüncelerini iyi kavrama, yüz ifadelerini tanıma, uygun yanıtlar verme ve çok iyi iletişim becerisi sosyal zekânın geliştiğini göstermektedir.
- Kişisel/ İçsel Zekâ: Kendi iç dünyasına yönelik duygu ve düşüncelerinin, değer yargılarının farkında olma, çok boyutlu yargılayabilme yeteneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zekâ; kişinin kendisini tanıma, bilişsel açıdan güçlü ve zayıf yanlarının farkında olma, düşünme biçimlerini geliştirme, duygularını tanımlayabilme becerisine sahip olmayı gerektirir. İçsel zekâ, kişinin yaşamına ilişkin planlar yaparak bunları uygulamaya geçirebilmesinde de başarı göstermesini kapsar.
- Doğacı Zekâ: Doğal çevreye duyarlılığı yüksek, sağlıklı bir çevre bilincine sahip, çevrelerindeki doğal kaynaklara, hayvan ve bitkilere karşı çok meraklı olma ve ilgi duyma gibi özellikleri taşıma, doğacı zekâya sahip bireylerin temel nitelikleridir. Bu zekâ alanı, bireyin doğayı gözlemleyebilme, doğa ile uyum içinde yaşayabilme, doğa duyarlılığını geliştirme, doğayı takdir edebilme ve doğaya katkıda bulunabilme yeteneğini göstermektedir.
Gagné’in Ayrımsal Üstün Zekâ ve Yetenek Modeli
Üstün zekâlı ve üstün yetenekli kavramları sıklıkla birlikte kullanılır. Bazen ise “üstün veya yetenekli” olarak tek bir kavram gibi ele alınır. Bunlar farklı iki kavram olarak düşünüldüğünde, “üstün”lük daha çok zekâ ile; “yetenek” ise müzik, sanat, dans veya spor gibi alanlarda yüksek düzey performans sergilemeyle ilişkilendirilir.
Gagné, ise “üstünlük” kavramının daha çok zihinsel, algısal/motor veya yaratıcı alanlarla; “yetenek” kavramının ise daha çok akademik, teknik, sanatsal, kişiler arası ilişkiler ve atletik alanlardaki başarıyla ilişkili olduğunu söylemektedir.
Gagné yeteneğin, çocuklarda daha ileriki yıllarda gözlenebildiğini buna karşın üstün olmanın ise çok daha önceden kestirilebileceğini belirtmektedir. Bütün bunların dışında yetenek çok daha kolay değerlendirilebilmesine rağmen üstün olmanın nasıl değerlendirileceği hâlâ tartışma konusudur.
Gagné; motivasyon, eğitim ve kişilik özellikleri gibi bazı kolaylaştırıcı faktörlerin “üstün”lükten “yetenek”e geçişte oldukça önemli olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu kolaylaştırıcı faktörler iki kategoride incelenebilir: Birinci grup, bireyin kendisiyle ilgili olan fiziksel ve psikolojik nitelikleri iken ikinci grup; aile, sosyal çevre ve diğer önemli olaylardan oluşan çevresel özellikleridir.
Bununla birlikte Culatta ve Tompkins ise yeteneğin, genetikle ilişkisi olsa da çevre aracılığıyla da büyüyüp geliştiğine inanmaktadır. Ebeveynler, aile çevresi, arkadaş grupları ve toplumsal deneyimler, çocuğun yeteneklerinin gelişmesini güçlü bir şekilde etkilemektedir.
Sternberg’ın Üçlü Saç Ayağı Teorisi
Bireysel farklılıklarla ilgili olarak yapılan ilk çalışmalarda, üstün yeteneklilik genetik faktörlere bağlanırken, günümüzde yapılan çalışmalarda üstün yeteneğin genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi sonucunda ortaya çıktığı belirtilmektedir.
Sternberg, Üçlü Saç Ayağı Teorisi’yle, insan zekâsının birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde olan üç boyut çerçevesinde açıklanabileceğini söylemiştir. Bunların bireyin iç dünyası, dış dünyası ve iç-dış dünyası ile kazandığı deneyimler olduğunu belirtmiştir. Geleneksel Zekâ Katsayısı (Intelligence Quotient-IQ) puanının üstün yeteneği tanımlamakta yetersiz kaldığını savunan Sternberg üç tür zekâdan söz etmektedir: Analitik, sentezci ve pratik zekâ.
- Analitik zekâ; çözümleme becerilerini, mantıksal düşünmeyi, akıl yürütmeyi, okuduğunu anlamayı ve geleneksel zekâ testlerinin ölçtüğü becerileri içerir. Analitik zekâsı yüksek olan bireyler genelde okul sınavlarında ve akademik alanda başarılı olurlar.
- Sentezci zekâ; yaratıcılığı, yeni durumlarla baş etmeyi, içgörüyü ve sezgileri ifade eder. Yaratıcı zekâ, hayal gücünün kullanıldığı hikâyeler yazma, sanatsal bir nesne ortaya koyma veya bir reklam hazırlama sürecinde kendini gösterir.
- Pratik zekâda ise analitik ve sentezci becerilerin günlük yaşamın sorunlarını çözmede etkili olması söz konusudur. Pratik zekâ, genel zekâdan farklı bir zekâ alanıdır. Bunun kanıtı olarak toplum içinde, genç yaşta liderlik özelliğiyle ön plana çıkmış bireyler gösterilebilir. Fakat bu gençler var olan potansiyellerine rağmen okul veya iş yerlerinde beklenen başarıyı gösteremeyebilirler. Bu yüzden eğitimci ve araştırmacıların hedefi, bu zekâ alanına yönelik beceri ölçümlerini geliştirmek ve bu becerileri işe yarar şekilde kullanmanın yollarını bulmak olmalıdır.
Birçok birey bu üç tür zekâya belli derecede sahiptir. Önemli olan bireyin bu özelliklerinin ne ölçüde güçlü olduğunu bilmesi ve bunu güçsüz yanlarını telafi etmek için kullanabilmesidir.
Son 30 yıldır “üstün” ve “yetenekli” kavramlarına ilişkin yapılan tanımlara bakıldığında, ABD’de federal hükûmetin üstün yeteneklilerle ilgili politikasını belirlemek amacıyla hazırlanan ve 1972’den bu yana pek çok eyaletteki uygulamanın asgari standartları olarak kabul edilen rapor üstün yeteneklileri aşağıdaki alanlardan birinde ya da birkaçında üstün performans gösteren çocuklar olarak tanımlamaktadır.
- Genel zihinsel yetenek
- Özel akademik yetenek
- Yaratıcı ya da üretici düşünce yeteneği
- Liderlik yeteneği
- Görsel ve gösteri sanatlarında yetenek
- Psiko-motor yetenek.
Davaslıgil’in aktardığı gibi (1990) 1977 yılında Amerika’da “üstün zekâlı” ve “üstün yetenekli” kavramları arasındaki karışıklığı ortadan kaldırmak için bu alanda yetkin olan kişilerden oluşan bir eğitim komisyonu kurulmuştur . Bu komisyon, üstün yeteneği şu şekilde tanımlamıştır: “Seçkin yeteneklerinden dolayı yüksek seviyeli iş yapmaya yeterli olduğu, bu alanda profesyonel kimseler tarafından belirlenmiş çocuk, üstün yetenekli çocuktur.” Söz konusu Komisyon, üstün çocukların tanımında yer alması gereken çeşitli yetenek alanlarına dikkat çekmiş ve ABD’de geniş kabul görmüştür.
Renzulli bu tanıma eleştiriler getirmiş ve bazı eklemelerde bulunmuştur. Buna göre yaratıcı hizmetlerde başarı gösteren bireylerde yaptığı incelemeler sonucunda üstün yetenekliliği aşağıdaki gibi tanımlamıştır: Üstün yeteneklilik, insanın üç temel özelliği arasındaki ilişkiden oluşur; bunlar “ortalama üstü akademik yetenek”, “yaratıcılık” ve “motivasyon”dur. Üstün yetenekli kişiler bu özellikleri birleştirebilme yeteneğine sahip ve bunları farklı alanlardan bir ya da birkaçına uygulayabilen insanlardır. Renzulli ve Reis üstün yetenekli çocukların sahip oldukları yetenekleri geliştirebildiklerini ve çok daha önemlisi insanoğlu için önemli olan alanlarda bunları işe yarar bir şekilde sunabildiklerini vurgulamıştır. Bu bireyler normal programlar yolu ile sağlanamayan geniş kapsamlı eğitim olanaklarına ve hizmetlerine gereksinim duyarlar. Kişinin performansında etkili bir faktör olan bu yetenekler o kişinin yaşamı boyunca kademeli olarak ortaya çıkabilmektedir.