Üstün Yetenekli Çocukların Eğitimlerinin Stratejik Önemi Nedir?

Üstün yetenekli çocuklar, toplumun her alanda gelişmesini sağlayacak potansiyele sahip bireylerdir. Üstün yetenekli çocukların sahip oldukları hızlı ve farklı öğrenme özelliklerinin desteklenmesi ve çocukların yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesi ülkelerin ekonomik, siyasi, askerî ve teknolojik gelişmelerine yön verebilmektedir.
Üstün yetenekli çocukların bireysel ilgi ve yeteneklerinden yararlanma, özel eğitimle sağlanabilmektedir. Tanılandıkları andan itibaren üstün yetenekli çocuklar, yetenekleri, ilgileri ve istekleri yönünde eğitildiklerinde, çocukların yetenekleri fonksiyonel hâle gelmektedir. Bu bireylerin eğitimsel açıdan doyuma kavuşturulması, ülke yararına hizmet etmelerini destekleyebilmektedir. Üstün yeteneklilerin potansiyelleri doğrultusunda mutlu ve üretken bir hayat sürmeleri ancak öğrenme ve yaratıcılıklarını destekleyici eğitim ortamlarının sağlanması ile mümkündür. Toplumun ve ülkenin gelişmesi üstün yetenekli çocukların zamanında uygun eğitim almalarına bağlıdır. Bu nedenle üstün yetenekli çocuklara özel eğitim imkânlarının sağlanması ülkenin gelişmesi için büyük önem taşımaktadır. Dünyada gelişmiş ülkelerin bugünkü üstün teknolojiye sahip olmalarının ve ilerlemelerinin temelinde bu çocukların uygun eğitimle yetişmeleri ve üstün oldukları alanlarda sorumluluk almaları yatmaktadır. Bu nedenle ülkeler, üstün yetenekli çocukların başarılı olmasını sağlayacak eğitimleri, gelişmenin en önemli araçlarından biri olarak düşünmektedir.
Bu kapsamda üstün yetenekli çocukların eğitimi birçok ülkede stratejik bir konu olarak ele alınmaktadır. Özellikle gelişmiş ülkeler üstün yeteneklilik konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiş ve üstün yetenekli eğitimini devlet politikası hâline getirmiştir. Bu ülkeler, üstün nitelikli insan potansiyelinin gerektiği gibi değerlendirilmesinin, ülkenin gelişiminde büyük bir ivme yaratacağının farkına varmışlardır. Ülke kalkınmasında önemli bir fonksiyonu olabilecek bu potansiyeli değerlendirme sorunu, yalnızca o ülkenin eğitimini yönetenler ile sınırlı tutulmamaktadır. Üstün yetenekli çocukların akranlarından farklı özel bir eğitime tabi tutulması ve bu eğitimin ulusal bir politika olarak benimsenmesi ülkenin yönetiminde söz sahibi olanlara düşen önemli bir görevdir.

Ülke üstün yetenekli eğitimini gerçekleştiremediği ve uygun çalışma ortamı sağlayamadığı durumlarda var olan potansiyel yok olabilmekte ya da birey uygun çalışma şartlarını sağlayan ülkelere göç edebilmektedir. Bu durumda ülke gelişmesi ve kalkınması açısından ulusal/uluslararası stratejik önemi haiz, üstün beşerî grubun itici sebepler yüzünden çekici unsurların bulunduğu ülkelere gitmesi, bir taraf için kayıp diğer taraf için kazanç olmaktadır.
Ülkemizde üstün yetenekliliğe bütüncül bakış açısıyla yaklaşılmaması, uygulamaların kısa dönemde ve başarısızlıkla sonuçlanmasının en önemli nedenlerindendir (4).
Üstün yetenekli eğitiminde ülkemizde karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi de bu çocukların, kendilerine cazip teklif getiren ülkelere gitmeleri yani üstün beyin göçüdür. Bilim ve teknolojinin üretildiği merkezlerin nicelik ve niteliksel olarak yetersiz kalması ya da bazı alanlarda hiç bulunmayışı, maddi ve manevi olarak üstün yeteneklilerin tatmin edilemeyişi, uygun etkileşim ortamlarının yaratılamayışı ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere yabancı ülkelerin sağladığı koşulların çekiciliği ülkemizde beyin göçünü ortaya çıkaran temel etkenlerdir.
Bu gerçeklerden hareketle, ülkemizdeki üstün yetenekli bireylerin eğitimleri ve ülkemizde istihdam edilmeleri noktasında devlet, sivil toplum kuruluşları, medya ile iş dünyası ortak bilinçle millî bir politika oluşturarak gizil gücün ülkenin kalkınmasındaki yerini almasını sağlamalıdır.

ÜSTÜN YETENEKLİ BİREYLERİN İSTİHDAMI

Ülkelerin sosyo-ekonomik kalkınmasının en etkin faktörlerinden biri yetişmiş insan kaynağıdır. Kalkınma hedefleri doğrultusunda hazırlanan kalkınma planlarının olmazsa olmazı, insan kaynağının nitelik ve niceliklerinin belirlenmesidir.

Planlanan hedeflere ulaşmak için yetişmiş insan kaynağının oluşmasında eğitim kurumlarına rehberlik edip, konjonktürel ihtiyaçlar doğrultusunda insan kaynağının zenginleşmesi ve niteliğinin artırılması sağlanmalıdır. İnsan kaynağı planlamasında, bilişsel ve psiko-motor becerilere sahip kişilerin önceliklenmesi “toplam verim”liliği artıracaktır.

Üstün Yetenekliler genel olarak;

  • Doğuştan gelen farklılıklarını işe yansıtmaları,
  • Düşündüklerini projelendirip hayata geçirme başarıları,
  • Çözüme odaklı düşünme becerileri,
  • Dil öğrenme kabiliyetleri,
  • Motivasyonlarının yüksek olması/ Tükenmişlik yaşamamaları,
  • Yeniliğe ve gelişmeye açık olmaları,
  • Hızlı hareket edebilme özellikleri,

Nedeniyle, çalışma ortamlarında ekip çalışmalarını kuvvetlendirecek, hızı ve verimliliği artıracaklardır.

Üstün yeteneklilerin istihdam politikalarının belirlenmesi, ülke kalkınmasına hız kazandıracak, ailelerin ve çocukların eğitim ve kariyer planlamasının isabetli yapılmasına imkân sağlayacak, beyin göçünü azaltacaktır.

Bireylerin eğitimden beklentisi; aldıkları eğitimi üretime dönüştürerek, bireysel tatminlerini sağlamak, yaşam standartlarını artırarak devam ettirmek, böylece ülke toplam üretimine katkıda bulunmaktır.

Kendini gerçekleştirme sürecinde olan bireyin en büyük özelliği yeteneklerini kullanabilmesidir. Yeteneklerini kullanabilen insanlar aynı zamanda üretken ve mutludurlar. Yeteneklerini kullanamayan bireyler ise büyük oranda mutsuz ve huzursuz olarak topluma uyum sağlamaktan uzak, üretken olmayan bireylerdir (7).
Aile ve çocuğa yeteneklerine uygun meslek danışmanlığı yapacak merkezlerin olmaması, ailelerin çocukla ilgili gelecek endişesini ve baskısını artırmaktır. Aileler, çocuklarının kariyer planlamalarında, bireysel yetenek ve beklentilerini dikkate almak yerine çocuklarını popüler ve kazanç odaklı mesleklere yöneltmektedir. Bu kazanç odaklı yaklaşımla, bireyler ilgi ve yetenek alanları dışında eğitim almaktadır. Toplumun ve ailelerin yönlendirmesi ile aldığı eğitimi tamamlayan bireyler ilk fırsatta kendi ilgi ve yetenek alanına dönmektedir.
Kamu veya özel sektör tarafından istihdam edilen insan kaynağının verimlilik analizlerine bakıldığında, özel sektörün hız ve verimliliğinin kamu sektörünün önünde olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni, özel sektörün istihdam politikalarında bireysel yetenekleri göz önünde bulundurmasıdır.
Kamu sektöründe ise, hiyerarşik yapı, nitelik ve ürüne dayanmayan atama sistemi, bireysel yetenek ve tutumları ölçmeye dayalı olmayan sınav sistemleri ile personel seçimi, etkinliği ve verimliliği azaltabilmektedir.

Cazibe merkezi hâline gelen ülkeler ve özel sektörün, yetenekli bireylere sağladığı imkân dolayısıyla; kamu sektörü, bu bireylerin potansiyellerinden faydalanamamakta, katma değerin kamuda hizmete dönüşmesine zemin hazırlayamamaktadır
Son yüzyılda sanayi ve teknolojideki gelişmeler beyin gücünün ürünüdür ve gelişimin sürekliliği için istihdamda beyin gücüne ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.
Üstün yetenekli bilim insanları ve adaylarının özgür ve özgün çalışmalar yapmalarına fırsat verecek ortamlar oluşturulmalıdır. Bu kapsamda; laboratuvar, finansman desteği, yardımcı eleman temini vb. imkânları sağlayan; üniversiteler, TÜBİTAK, araştırma enstitüleri, teknoparklar gibi yapılar güçlendirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
Ulusal insan kaynağı planlamasına dayalı istihdam politikaları çerçevesinde üstün yetenekli bireylerin yetenek alanlarının tanımlanması ve buna bağlı düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Üstün yeteneklilerin çocukluktan itibaren eğitimine kaynak aktaran devletler, üstün yeteneklilere uygun istihdam politikaları belirleyip, hayata geçirmediklerinde, yetişmiş nitelikli insan kaynağının, kendilerine ortam sağlayan cazibe merkezi hâline gelmiş olan ülkelere yönelmelerine kapı aralamış olacaklardır.

POLİTİKA BELGELERİNDE ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUKLAR

Batı’daki uygulamalara paralel biçimde 1960’larda Türkiye’de de üstün yetenekli çocukların eğitimi konusunda çalışmalar hız kazanmıştır. 1961 yılında kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 50’nci maddesinde özel eğitime muhtaç çocukların eğitimi için özel hüküm konulması ve bunun gereği olarak 222 numaralı İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun çıkarılması üzerine özel eğitimde planlı bir dönem başlamıştır (8).
Bu dönemde üstün yetenekli çocuklar konusunun birçok platformda tartışıldığı ve devletin farklı politika dokümanlarında yer aldığı görülmektedir. Eğitim politikalarının belirlenmesinde ülkenin geçirdiği döneme ilişkin sosyo-ekonomik düzeyin yanı sıra eğitim alanındaki anlayış ve uygulamalar etkili olmaktadır. Devletin üstün yeteneklilik eğitimine bakışı ve belirlediği hedeflere kalkınma planları ve millî eğitim şûra kararlarında rastlanabilmektedir.

Kalkınma Planlarında Üstün Yetenekli Çocuklar

Kalkınma Planları; Türkiye’nin dönemler itibarıyla içinde bulunduğu iktisadi ve sosyal durumu ortaya koyan, kalkınma hedeflerinin belirlendiği temel politika dokümanlarıdır. Planlarda, birçok konu gibi üstün yetenekli çocukların eğitimi ile ilgili temel prensipler ve yapılması gerekenler de ortaya konmaktadır.

İlki 1963-1967, sonuncusu 2007-2013 dönemini kapsayan toplam 9 kalkınma planının sonuncusu olan Dokuzuncu Kalkınma Planı hariç tüm planlarda üstün yetenekli çocuklar konusuna farklı açılardan değinilmektedir.
Eğitim hizmetlerinin henüz toplumun geniş kesimlerine yayılamadığı Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967) döneminde kabiliyetli bireylerin eğitimin her kademesine ulaşmasını kolaylaştırmak için “Eğitimin her kademesinin toplumun en kabiliyetli elemanlarına açık tutulmasını sağlamak için yeterlik esasına dayanan seçme usulleri uygulanacaktır.” politikası belirlenmiştir. Bu kapsamda eğitim alanında kabiliyetlere göre bir seçme yapmak, kabiliyetli olanlara eğitim imkânı tanımak ve eğitim sistemini toplumdaki çeşitli görevlerin yurttaşlar arasında kabiliyetlerine göre dağıtılmasını sağlayacak bir şekilde düzenlemek; toplumda hem sosyal adalet, hem de fırsat eşitliği ilkelerini gerçekleştirecektir. Öte yandan çeşitli hizmetler, en kabiliyetli ve yeterli kişiler yoluyla yürütüleceğinden, hizmet verimli ve seviyeli olacaktır. Böylece toplumun en yeterli insanlar tarafından yönetilmesini mümkün kılacak bir toplumsal yapıya ulaşılması sağlanacaktır. Bu nedenle mevcut durumda etkin olmadığı düşünülen, yüksek kabiliyetli fakat imkânları sınırlı olan, düşük gelirli gençlerin eğitime erişiminin kolaylaşması için eğitimin her kademesinde burs imkânlarının geniş ölçüde artırılması hedeflenmiştir. Bunun yanında Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan her sahada yeter sayıda ve üstün nitelikte ilim adamı ve teknik mütehassısın yetiştirilmiş olması on beş yılda ulaşılacak hedefler arasında sayılmaktadır.
Görüldüğü üzere 1960’lı yıllarda üstün yetenekli çocukların eğitimine önem verilerek ülkenin kalkınması için kabiliyetli bireyler yetiştirilmesi öne çıkarılmıştır.
İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972)’nda da “İstidat ve kabiliyetlere sahip olan gençlerin gelişmeleri için gerekli ortam ve özel imkânlar sağlanarak, gerek millî kalkınmaya gerekse çağdaş uygarlığa üstün seviyede katkıda bulunmaları teşvik edilecektir.” politikasıyla gençlerin yetenekleri doğrultusunda millî kalkınmaya katkıda bulunmaları düşüncesi benimsenmiştir.
Bu kapsamda eğitim kademelerindeki dikey geçişlerin olanaklı hâle getirilmesi, burs imkânı ve yatılı okul sistemi ile; ailenin ekonomik gücü ve çevre şartları ile kısıtlanmaksızın yetenekli öğrencilerin en üst kademeye kadar eğitim alması hedeflenmektedir.
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977)’nda eğitim kurumlarının yurt düzeyine dengeli dağılımı ile yetenekli ve dar gelirli fertlerin eğitimden yararlanmalarında sosyal adalet ve fırsat eşitliği sağlanması eğitimin genel ilkeleri arasında sayılmıştır. Ayrıca “Yükseköğretim, insan gücü gereklerine göre planlandığı için, ortaöğretimden yükseköğretime geçişte bir sınav barajı bulunacak, ancak mesleki ve teknik öğretimi bitirenlerden üstün yeteneklilerin de kendi alanlarında yükseköğretime devamını sağlamak üzere, mevcut sınav sistemi yeniden düzenlenecektir.” politikası ile üstün yeteneklilerin yükseköğretime erişimi kolaylaştırılmaya çalışılmaktadır.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983) döneminde Türkiye ağır ekonomik sorunlar ve siyasal yaşamı etkileyen bunalımlarla karşı karşıya kalmıştır. Planda Türkiye’nin, ulusal birikimlerle ve ulusun üstün yetenekleriyle sorunları çözebilecek ve gelişme yolunda daha büyük atılımlar yapabilecek güçte olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Planın kültür konusunun ele alındığı bölümde sanatçıların ve yaratıcı yeteneklere sahip kişilerin özendirilmesi ve kendilerini geliştirmeleri için örgüt ve eğitim olanakları sağlanamadığı, yetenekli çocukların yararlanacağı eğitim ve özendirme koşullarının geliştirilmesi konusunda süregelen uygulamalara yeni katkılar getirilemediği dile getirilmiştir.
Kalkınma planlarında üstün zekâ konusuna açık biçimde ilk vurgu Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989)’nda yapılmaktadır. Buna göre “Özel eğitim gerektiren geri ve üstün zekâlılarla, işitme, konuşma ve ortopedik özürlüler; uyumsuzlar ve sürekli hastalığı olan çocukların eğitimine gereken önem verilecektir. Bu amaçla; özel eğitim alanında görev alacak öğretmen ve personelin yetiştirilmesi için gerekli tedbirler alınacaktır.” ve “İnsan gücü ihtiyaçları açısından, üstün zekâlı ve özel yetenekli çocuklara özel eğitim hizmetlerinin götürülmesi bir programa bağlanacaktır.” politikaları dile getirilmiştir.
Böylece sınırlı olanaklardan dolayı üstün yeteneklilerin bir sonraki eğitim kademesine erişiminin kolaylaştırılması politikası artık yerini akranlarından farklı olduğu düşünülen bu çocukların özel eğitim alması gerektiği düşüncesine bırakmıştır.
Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994)’nda üstün yetenekli çocukların eğitimi, kültür ve insan gücü planlaması gibi birçok konuda değinilmektedir. Buna göre özel eğitim alması gereken üstün yeteneklilerle, zihnî, konuşma ve ortopedik özürlüler, uyumsuzlar ve sürekli hastalığı olan çocukların eğitimi için gerekli altyapı geliştirilmesi, eğitim ve öğretimin çeşitli kademelerinde uygulanan parasız yatılılık ve burs verme sisteminin ıslah edilerek öncelikle üstün yetenekli, fakat maddi imkânları sınırlı öğrencilere yöneltilmesi amaçlanmaktadır. Kültür alanında ise yeni eserler ortaya koyacak kabiliyetli kişilerin keşfedilmesi, yönlendirilmesi ve desteklenmesi için gerekli tedbirler alınacağı vurgulanmaktadır. İnsan gücü hedefleri arasında ise bilim insanı, öğretim üyesi ve öğretmen yetiştirilmesine özel önem verilerek üstün kabiliyetli gençlerin bu alanlara yönelmeleri için gereken tedbirlerin alınacağı dile getirilmektedir.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000)’nda üstün yetenekli çocukların yeteneklerine uygun bir ortamda yetişmelerini sağlamak amacıyla gerekli eğitim kurumlarının geliştirilmesine önem verileceği ve özel sektörün bu alandaki girişimlerinin destekleneceği belirtilmektedir. Ayrıca başarılı ve üstün yetenekli öğrencilerin öğretmen ve öğretim üyeliğine yönlendirilmesi de amaçlanmaktadır.
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ve sonraki kalkınma planlarında özel ihtisas komisyonları toplanmaya başlamıştır. Komisyonlar; kalkınma planında yer alacak ilke ve politikaların belirlenmesine ışık tutması amacıyla alanlarında uzman ve yetkin kimselerin bir araya gelerek ülke sorunları ve çözüm önerileri üzerinde tartıştığı, böylece planlara girdi teşkil edecek biçimde raporlar üretildiği gruplardır.
Üstün yetenekli çocuklar konusu Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’na hazırlık öncesi oluşturulan özel ihtisas komisyonlarında tartışılmış ve komisyon raporlarına konu olmuştur. Beden Eğitimi, Spor ve İstanbul Olimpiyatları Özel İhtisas Komisyonu, Yükseköğretim Özel İhtisas Komisyonu ve Ortaöğretim: Genel Eğitim, Meslek Eğitimi, Teknik Eğitim Özel İhtisas Komisyonu raporlarında üstün yetenekli çocuklar farklı açılardan tartışılmaktadır.

  • Beden Eğitimi, Spor ve İstanbul Olimpiyatları Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda sporda yetenekli çocuk ve gençlerin ortaya çıkarılarak üst düzeyde elit sporcular olarak yetiştirilmeleri temel amaçlar arasında sayılmaktadır.
  • Yükseköğretim Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nun öğretim üyesi ve bilim insanı yetiştirme bölümünde üstün yetenek ve potansiyeldeki gençlere özel olanaklar sağlanması, gelişme çizgilerinin bilimsel olarak izlenmesi ve belli konularda olağanüstü potansiyeli olan adayların yurt dışına yollanması gerektiği dile getirilmektedir.

Ayrıca Yükseköğretim Özel İhtisas Komisyonu “Araştırma ve Bilim Alt Komisyonu”na katılan Prof. Dr. Süleyman Çetin Özoğlu, raporda üstün yetenekliler konusuna yeterince yer verilmediği düşüncesiyle aşağıda belirtilen görüşlerinin rapora yansımasını sağlamıştır.
“Üstün yetenekli gençleri araştırmaya yönlendirmek üstün yeteneklerine uygun alanlarda yurt içinde ve/veya yurt dışında eğitim almalarını sağlamak ve dünya düzeyinde araştırma yapabilecek eğitim ortamları oluşturarak, üstün yetenekli gençlerin bu ortamlarda ve sağlanacak ayrıcalıklı olanaklar ile çalışmalar yapmalarını sağlamak gerekmektedir.

Ülke çapında üstün yetenek taramasını psikolojik ölçme araçları ve bilimsel araştırmalarla yapmak ve belirlenen üstün yeteneklileri öğrenim yaşamları boyunca bilimsel olarak izlemek amacıyla programlar oluşturmak gerekmektedir.
Ortaöğretim ve yükseköğretim ders programlarında bilimsel düşünmeyi, eleştirel akıl yürütmeyi ve araştırma yeteneğini geliştirmeye yönelik gerekli değişikliklerin sağlanarak, üstün yeteneklilerin gelişmelerine ve yönelmelerine ortam hazırlanmalıdır. Üstün yeteneklilere uygun programların geliştirilmesi sağlanmalıdır. TÜBA ve TÜBİTAK, sosyal bilimler ile müspet bilimler alanlarında üstün yetenekli ve bilim adamı adayı gençler için yurt içi ve yurt dışı Bütünleştirilmiş Doktora Burs Programları oluşturarak bu gençlerin en üst düzeyde yetişmelerini ve kuracakları araştırma enstitülerinde onların istihdamını, özgür ve bilimsel bir ortamda araştırma yapmalarını sağlayacak biçimde görevlendirilmeli ve donatılmalıdır. Beyin göçünü önleyici programları geliştirmeleri sağlanmalıdır. Bilim adamı, araştırıcı yetiştirme konusunda lisans programları önemli olmakla birlikte, lisansüstü programlar belirleyici olmaktadır. Doktora programlarının üst düzeyde olması, akademik, bilimsel içeriğin uygulanmasının sağlanması ve üstün yeteneklilerin gelişmelerine uygun olması önem taşımaktadır. Belli gelişmiş üniversitelerimizde kurulacak olan lisansüstü eğitim fakültelerinin programları üstün yeteneklileri kapsayacak içerikte oluşturulabilmelidir.
Üstün yetenekli bilim adamlarının veya adaylarının özgür ve özerk biçimde araştırma yapmaları ve kaynaklara sahip olmaları, onların araştırmalarını, dünya düzeyindeki bilim ortamındaki yarış ve rekabet kapsamında yürütülmelerine olanak sağlayacaktır. Mükemmeliyet merkezleri kurulması çalışmalarının sonuçlandırılması hâlinde üstün yetenekli gençlerin yetiştirilmeleri, desteklenmeleri programlanabilecektir. Konuya ilişkin ayrılacak mali kaynakların ve olanakların üst düzeyde bilimsel araştırma projelerinin yürütülmesine olanak sağlayacak düzeyde oluşturulması gerekmektedir.”

  • Ortaöğretim: Genel Eğitim, Meslek Eğitimi, Teknik Eğitim Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda yetenek ön plana alınarak Türk Millî Eğitim Sistemi’ndeki sorunlara değinilmiştir. Buna göre fen liseleri ve Anadolu güzel sanatlar liseleri gibi okullar özel yetenekli öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde yapılandırılmıştır. Ancak özel yeteneklerin ortaya çıkma yaşları dikkate alındığında, ortaöğretim düzeyindeki kurumsal yapının bazı sakıncaları olduğu görülmektedir. Sanat ve spor yetenekleri küçük yaşlarda ortaya çıkmakta ve özenle geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Küçük yaşlarda ortaya çıkan ve erken yaşlardan itibaren geliştirilmesi gereken yetenekler için ortaöğretim düzeyinde alan oluşturulmasının işlevselliği tartışılabilir. Başka bir ifadeyle Anadolu güzel sanatlar liselerine öğrenci kaynağı oluşturan ve özel yeteneklerin gelişmesine öncelik veren alt kademe okullara ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak fen yeteneği en erken 14 yaşında ortaya çıkmaktadır. Buna karşın öğrenciler 11-12 yaşından itibaren fen liselerine giriş yarışına başlamaktadır. Kısaca, fen liselerine giren öğrencilerin fen yetenekleri henüz ortaya çıkmamıştır.

Tüm bu özel ihtisas komisyonu raporlarına istinaden üstün yetenekli çocuklar konusu Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda yer bulmuştur. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)’nda Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndaki hedeflere karşın özel eğitim alması gereken üstün yetenekli çocuklara uygun eğitim ortamlarının hazırlanmasında yetersiz kalındığı tespiti yapılmaktadır. Planın amaç, ilke ve politikalar kısmında ise üstün yetenekli çocukların rehberlik ve danışmanlık yardımını okul öncesi ve ilköğretim çağında almasına; bu çocuklar için uygun eğitim ortamlarının hazırlanmasına ağırlık verileceği, özel sektörün bu alandaki girişimlerinin destekleneceği belirtilmiştir.
Dokuzuncu Kalkınma Planı’na girdi teşkil eden ihtisas komisyonu raporlarında üstün yetenekli çocuklar konusuna, Eğitim (Okul Öncesi, İlk ve Ortaöğretim) ile Bilim ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonları raporlarında değinilmiştir.

  • Eğitim (Okul Öncesi, İlk ve Ortaöğretim) Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda eğitimden sağlanacak faydanın en üst düzeye çıkarılması için üstün yetenekli çocukların ihtiyaçlarına cevap verecek eğitim fırsatları hazırlanması tedbir olarak öne sürülmektedir.
  • Bilim ve Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda AR-GE’ye yönelik insan kaynağının geliştirilmesi stratejik hedefinin gerçekleştirilmesi için bilim ve yaratıcılık alanlarında üstün yeteneklilerin küçük yaşta belirlenmesi ve uygun programlarda gelişmelerinin desteklenmesi önerilmektedir.

Özel ihtisas komisyonu raporlarında kısa da olsa değinilmesine ve daha önceki planlarda yer almasına rağmen, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’nda üstün yetenekli çocuklar konusunda herhangi bir politika hedefi belirlenmemiştir. Yalnızca ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda ara eleman temininde zorluk yaşanmasına rağmen, mesleki eğitim mezunlarının işsizlik oranının yüksek olmasının nedenlerinden biri olarak bilişsel yetenekleri yüksek öğrencilerin mesleki eğitimi tercih etmediği tespiti yapılmaktadır



  FACEBOOK YORUMLARI