Üstün Yeteneklilerin Eğitimi Boyutu

Bu model MEB ve öğretmenlerin, oniki milyon okul çağı çocuğuna eği­tim vermeye çalışan katı eğitim sisteminde herhangi bir değişiklik yapmasına gerek kalmadan, oldukça geniş bir üstün yetenekli öğrenci grubuna ulaşma­larını sağlamaktadır. Model geniş kapsamlı düzenleme faaliyetleri de içinde ol­mak üzere birçok çalışmayı öğrencilere bırakmaktadır. Konu/proje seçimlerin­de ve takip edilecek süreç/işlem basamaklarında farklılaşmalara gidilebilir. Öğ­retimin zenginleştirilmesi belli bilgi ve becerilerin öğretilmesi, liderlik fırsatları, yaratıcılık için ortam yaratılması, işbirliği içine yöneltme ve de en son ama en önemsiz olmayan ne yapıldığına, nasıl yapıldığına ve sonuçta ortaya çıkan çık­tıya değer vermeye yönelik tavrın geliştirilmesi yolu ile sağlanmaktadır. Bu ye­tenekler, beceriler ve deneyimlere bir kere sahip olan üstün yetenekli öğrenci­lerin, kendi çevrelerine yardım ederek kendi gelişimlerini sürdürmeleri beklen­mektedir.

 

Önerilen model genel olarak Van Tassel-Baska (1994, pp. 10-12) tarafından açıklanan süreç/ürün müfredat modeline bir örnek olarak sınıflandırılabilir. Bu modelde öğrenciler problemin tanımlanması ve çözümlenmesine yönelik çalış­malarında doğrudan yetişkin uygulayıcılar ile diyalog kurarlar. Öğrenciler aktif olarak araştırma konusu oluşturma, literatür taraması yapma, deneysel bir yön­tem seçme ve çalışma planlarını bir öneri şeklinde sunma faaliyetleri ile ilgilen­mektedirler. Bu şekilde öğrenciler bilimsel sorgulamadaki işlem becerilerinin ge­lişimine odaklanarak, yüksek kalitede ürün geliştirmeye uğraşırlar.

 

Üstün yetenekli öğrencilere okul dışı bir çevrede fırsatlar sağlama açısından model Avustralya ve İsrail'deki uygulamalarla benzerlik gösterir. Avusturya'dan Braggett (1993) birbirlerine yakın çevrede bulunan bazı okullardaki öğrenciler­den kümelendirme yöntemi ile üstün yetenekli öğrenciler havuzu oluşturuldu­ğunu belirtmiştir. Part time bir düzende faaliyet gösteren bu çalışmada öğren­cileri zenginleştiren ve gelişmelerini sağlayan faaliyetlere yer verilmektedir. Okullar çalışma masraflarını paylaşır ve bireysel olarak ulaşmaları zor olan uz­manlık faaliyetlerini öğrencilere sağlama fırsatını bulurlar. Bu küme grupları fel­sefe, bilgisayar, matematik, video-film üretimi, şiir, edebiyat, fizyoloji, jeoloji, bi­yoloji ve müzelerin korunması gibi farklı alanlarda olabilir. Batı Avustralya'da öğ­rencilerin kümeler halinde gruplandırılması kavramı daha da geliştirilmiş ve eya­let girişimi olarak uygulanmıştır. The Primary Extension and Challenge (PEAC) programı PEAC merkezlerinde üstün yetenekli öğrenciler için farklı deneyimler sunar. Geniş bir konu yelpazesi bulunan programdaki dersler, bölgede yaşayan öğrencilerin isteklerine bağlı olarak seneden seneye değişen farklı temalar üze­rinde oluşturulmuştur. Braggett aynı makalesinde PEAC derslerinin, sağladıkla­rı ilgi, yarattıkları motivasyon, verdikleri ek bilgiler ve geliştirdikleri olumlu dav­ranışlarla hem öğrenciler hem de öğretmenler için geçerli olduklarını ispatladık­larını belirtmiştir.

 

Çeşitli kaynaklardan mentorların kullanılması yönünden BİLSEM modeli İsra­il'deki mentorlük programlarına benzetilebilir. Zorman (1993) üniversiteler, araş­tırma enstitüleri ve Sanayiciler Toplulugu'nun, belirli bir alanda üniversite seçme sınavına girmek yerine bağımsız bir proje araştırmasında çalışmayı tercih eden yüksekokul öğrencilerine mesleki danışmanlık şeklinde mentorlük hizmetleri önerirdiklerini dile getirmiştir. Öğrenciler, öğretmenleri ile birlikte, projeleri oluş­turur ve kendilerine bireysel destek verebilecek bir uzmanın bulunması için çalış­maya başlarlar.

 

Projesinin başlangıç sermayesinin sağlanmasında ise, BİLSEM Almanya'da kullanılan "Hamburg Model"inden (Goldstein, 1993) bir strateji uyarlamıştır. Hamburg Üniversitesi'nde görevli matematikçi ve psikologlardan oluşan bir grup, matematik konusunda başarılı olan öğrencilere, altıncı sınıfın sonunda, yıllık böl­gesel bir araştırma planı geliştirmiştir. Programa seçilen öğrenciler, her hafta ko­nuları değişen zorlayıcı ve düşündürücü matematik problemleri üzerinde, küçük gruplar halinde çalışırlar. Uzman ortaokul matematik öğretmenleri, üniversitede­ki matematik öğrencileri ve üniversitedeki matematikçiler bu programda öğreti­ci olarak görev alırlar. Başlangıçta Federal Alman Hükümetinin fonları ile başlayan program, üç yıllık sürenin sonunda ailelerden gelen yardım ile kendi kendini des­tekleyen bir yapı almıştır.

SONUÇ

Türkiye'de üstün yetenekli öğrencilerin eğitimine ilişkin uygulamaların belir­siz bir yol izlediği görünmektedir. Son dönemde çeşitli bölgelerde MEB tarafın­dan başlatılan ve yazarın gerçekçi bir model haline getirdiği bilim ve sanat mer­kezleri açma fikri, uzun dönemdir göz ardı edilen üstün yetenekli öğrenciler için bir fırsat olabilir. BİLSEM öğrenme modeli ve bağlantılı hazırlık çalışmaları, özel olarak İstanbul bilim ve sanat merkezi için düzenlenmiştir. 1999 yılındaki deprem hem binanın tamamlanmasında hem de MEB'in önceliklerinin değişmesinde er­telemelere neden olarak bir kez daha üstün yeteneklilere karşı çalışmıştır, İstanbul’daki fon yetersizliği nedeni ile BİLSEM henüz öğrenci kabul etmeye başlama­mıştır. En azından Bayburt, Bursa, Trabzon, Isparta, Tekirdağ ve Sinop olmak üze­re altı farklı ilden modele ilgi gösterilmiş ve MEB'den merkez açmak üzere yasal izin alınmıştır. Bu modeli temel alan pilot uygulama, Doğu Anadolu'daki az geliş­miş bölgelerden biri olan Bayburt'ta 1999 yılında 22, 2000 yılında ise 35 öğren­ci ile çalışmalarına başlamıştır. İstanbul'daki BİLSEM çalışanları mimari, malzeme, öğretim materyalleri geliştirme ve öğretmen eğitimi konularında yardımcı olmuş­lardır. Pilot uygulamanın değerlendirme çalışmaları henüz tamamlanmamıştır.

Çeviren: Teni Karaman Gifted and Talented International, 15 (2) 2000, 124-129 



  FACEBOOK YORUMLARI