İnsanlar arasında bireysel yetenek farklılıklarının var olduğu bir gerçektir. Doğuştan gelen bilişsel yapı ve yetenek farklılığı çocukların yeteneklerinin gelişip ortaya çıkarılmasına katkı sağlaması için eğitimlerinin farklılaşmasını gerektirir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 28 ve 29’uncu maddelerinde çocuğun özelliklerine göre eğitim alması gerektiği ifade edilmektedir.
Bununla birlikte Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temel ilkelerinden olan çocuğun yüksek yararı ilkesi ile çocukları ilgilendiren tüm faaliyetlerde çocuğun yararının öncelikle gözetilmesi amaçlanmaktadır. Fiziksel ve mental gelişimlerini tamamlayamamış bireyler olan çocuklar kendi haklarını koruyamazlar ve toplumun savunmasız grubunu oluştururlar. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre anne- babalar, adli-idari makamlar, yasama organları, hükûmetler, kamu kurum ve kuruluşları; çocuklarla ilgili faaliyetlerinde çocuğun kişiliği, yetenekleri, gelişim olanakları ve yaşam şartları ile ilgili düzenlemelerde çocuğun yüksek yararını dikkate almalıdır. Diğer bir deyişle, onların kendilerini gerçekleştirmeleri için fırsatlar sunan sosyal sistemlerin kurulması sağlanmalıdır.
Çocuk, okul çağında almış olduğu eğitimin izlerini tüm yaşamı boyunca taşır. Çocuğun yüksek yararını içeren çocuk haklarının takipçisi olmak, doğuştan getirdiği potansiyeli eğitim yoluyla geliştirmesi için olanak sağlamak, hem okul yönetimini hem de öğretmenleri çocuğun hakları konusunda yönlendirmek günümüzde eğitim sisteminden beklenilenler arasındadır. Bu doğrultuda, üstün yetenekli çocukların özelliklerine uygun eğitim alma hakkına yönelik politikaların oluşturulması, çocukların yüksek yararı açısından büyük önem arz etmektedir.
Eğitimin belki de en önemli fonksiyonu, insanların doğuştan getirdikleri farklılıkları dikkate alması, onları uygun tekniklerle keşfedip doğru yönlendirmelerle geliştirmesidir. Eğitim ve demokrasi, birbirine bağlı iki kavramdır. Demokratik eğitim, okullarda verilen eğitimin bireysel farklılıkları dikkate almasıyla mümkündür. Demokratik yönetim biçimi, insan haklarına dayalı toplumun temelini oluşturmaktadır. Demokrasinin hayata geçirilmesi bireyin ve toplumun gelişmesine bağlıdır. Gelişim; herkese ilgisi, yeteneği ve kapasitesi ölçüsünde eğitim alma hakkının sağlanmasına bağlıdır.
Üstün yetenekli çocukların en önemli özelliklerinden biri hızlı öğrenmeleridir. Üstün yetenekli çocuklar; doğuştan getirdikleri yeteneklerine bağlı olarak yaşıtlarından farklı gereksinimleri olan, kendilerinde var olan potansiyelin gelişimi için farklı eğitim programlarına ihtiyaç duyan çocuklardır. Standart okul eğitiminde amaç, önceden belirlenmiş bir takım bilgi ve becerilerin belirlenmiş zaman diliminde her öğrenciye kazandırılmasından ibarettir. Eğitim öğretim yılı sürecinde okulda çocuğa verilmesi planlanan bilgi, becerileri önceden kazanmış olan ve/veya çok hızlı öğrenme kapasitesine sahip üstün yetenekli öğrencilere farklılaştırılmış, zenginleştirilmiş eğitim ve öğretim olanakları sunulmadığında eğitim ihtiyaçları karşılanmamış olacaktır.
Eğitimde fırsat eşitliği, herkesin gizil güç ve yeteneklerini en uygun biçimde geliştirebilmesi için, eğitim kaynaklarına ve eğitim hizmetlerine hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit ölçüde ulaşabilmesi ve bunlardan yararlanmasıdır . Eşit fırsata sahip olmak, aynı fırsata sahip olmak değil; her bireyin kendi gereksinimlerine uygun deneyimlere sahip olması demektir. Örneğin, müzik yeteneği olan bir çocuk ile fen alanında yetenekli bir çocuğa aynı eğitimin verilmesi onlara eğitim açısından eşit fırsatlar sunulduğu anlamına gelmez. Diğer bir deyişle, özel eğitim gereksinimi olan çocuklar için gerekli eğitimin sağlanamayışı eğitimde fırsat eşitsizliği olarak değerlendirilmekte, yeteneklerin desteklenmesi ve en üst noktaya çıkarılması eğitimde fırsat eşitliğinin özü olarak kabul edilmektedir.
Anayasal bir hak olan eğitimde fırsat eşitliği, yasalarla da teminat altına alınmıştır. Eğitimde eşitlik kavramı, farklı olanların farklılıklarını dikkate alarak, ilgi ve yetenekler doğrultusunda eğitim verilmesidir. Bu açıdan bakıldığında, üstün yetenekli çocuklar için özel eğitim, eğitimde eşitlik ilkesini bozmamaktadır. Çünkü gerek sonradan kazanılan beceriler gerekse bireylerin doğuştan sahip olduğu bilişsel ve fiziksel farklılıklar gerçek hayatta mutlak eşitliğin bulunmadığını göstermektedir. Thomas Jefferson’ın ifade ettiği gibi “En büyük eşitsizlik, eşit olmayanlara eşitmiş gibi davranmaktır.” Bu anlayışa göre demokratik bir toplumda kamusal eşitlik, herkese aynı şeyi vermek değil, bireylerin farklı düzeyde ve yönde olan ihtiyaçlarını karşılayarak toplumun ortak bir paydada buluşmasını sağlamak demektir. Başka bir ifadeyle, bireysel farklılıkları dikkate alan kamusal eğitim politikaları geliştirmek, demokrasinin gereği olduğu gibi sosyal devlet ilkesinin de bir zorunluluğudur.
ULUSAL VE ULUSLARARASI MEVZUAT
Uluslararası Sözleşmeler
Birleşmiş Milletler’e üye devletler arasında yer alan Türkiye, imza attığı uluslararası sözleşmelerle çocuklara farklı yetenek, ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim vermeyi de taahhüt etmiş durumdadır. Bu durum, ülkemizi uluslararası hukuk düzleminde üstün yeteneklilere farklılaştırılmış özel eğitim hizmeti sunmada sorumlu taraf hâline getirmektedir.
Ülkemizi üstün yetenekli çocuklara özel eğitim hizmeti sunma konusunda sorumlu hâline getiren uluslararası sözleşmeler ve ilgili maddeler özetle şöyle sıralanabilir:
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi
Eğitim, dünyaya gelen her bireyin insan olduğu için doğal bir hakkı ve ihtiyacı olarak kabul edilmektedir. Dünyanın birçok ülkesi ile birlikte Türkiye tarafından da kabul edilen 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26’ncı maddesi eğitim hakkından bahsetmektedir.
Anılan maddede;
- Herkes eğitim hakkına sahiptir.
- Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletler’in barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
ifadelerine yer verilmiştir.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26’ncı maddesine göre “herkes eğitim hakkına sahiptir” ve “eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye yönelik olmalıdır” ifadeleri ile eğitimin, hedef kitlenin (üstün yetenekli çocuk gibi) özellikleri göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğine dikkat çekilmiştir (12).
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin oluşumu 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ve 1959 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi’ne dayanır.
Türkiye tarafından 1990 yılında imzalanıp 1995 yılında onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin esas itibarıyla 2, 6 ve 12’nci maddelerinde düzenlenmiş olan temel ilkeler şunlardır:
- Ayrım gözetmeme ilkesi
- Yaşama ve gelişme hakkının gözetilmesi ilkesi
- Çocuğun yüksek yararının gözetilmesi ilkesi
- Çocuğun görüşüne saygı gösterilmesi ilkesi
Sözleşme’de genel anlamda yetişkinlere tanınan bütün haklar çocuklara da tanınmış, bunun yanı sıra özel yargılanma hakkı, evlat edinme gibi yalnızca çocuk hukukuna ilişkin hususlar da ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.
Sözleşme’de çocuklara tanınan haklar 3 grup altında incelenmiştir. Bunlar; yaşama ve gelişme hakları, korunma hakları ve katılma hakları olup üstün yetenekli çocuklarla ilgili olan kısım yaşama ve gelişim haklarında yer almaktadır.
- Yaşama ve Gelişme Hakları:
- Temel yaşama hakkı
- Ailesiyle birlikte olma hakkı
- Ebeveynleri tarafından yetiştirilme ve ebeveynlerine karşı korunma hakkı
- Gerekli bilgilere ulaşma ve zararlı yayınlara karşı korunma hakkı
- Sağlık ve uygun yaşam standartlarına sahip olma hakkı
- Eğitim hakkı
- Özel eğitim ihtiyacı olan çocuğun gelişme ve desteklenme hakkı
- Dinlenme, boş zaman değerlendirme ve kültürel etkinliklere katılma hakkı
- Haklarını öğrenme hakkı
Sözleşme’nin 28 ve 29’uncu maddelerinde çocukların eğitim hakkından bahsedilmesinin yanında çocuğun yüksek yararı, çocuğun yaşama ve gelişme haklarıyla ilgili maddeler de sözleşmede mevcuttur.
Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin;
- 1’inci maddesinde “18 yaşına kadar her insanın çocuk olduğu”, 3’üncü maddesinde ise “kamusal ya da sosyal, çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel prensiptir” ifadesi yer almaktadır. Bu ifadeler, üstün yetenekli çocukların hem biricik olduklarını hem de 18 yaşına kadar çocuk oldukları göz önünde bulundurularak davranılması gerektiğine işaret etmektedir. Çocuk merkezli bir bakış açısıyla, çocuğu öncelikli olarak ele alan, ona değer veren ve çocukların kendilerini gerçekleştirebilmeleri için fırsat sunan bir sistem oluşturmak çocuğun yüksek yararı ilkesini gerçekleştirebilmek adına önem taşımaktadır.
- 4’üncü maddesinde “Taraf devletler, bu Sözleşme’de tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf devletler eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası iş birliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.” ifadelerine yer verilmiştir.
Hakların uygulanması maddesi olan 4’üncü maddede devletin, Sözleşme’de yer alan hakların uygulanması için bütün imkânları kullanması gereğinden bahsetmektedir. - 6’ncı maddesinde devlet “çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterir” ifadesi ile üstün yetenekli çocuğun; fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal gelişiminin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi için onlara olanaklar sunulmasını öngörmektedir.
- 27’nci maddesinde, “her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler” ve “ulusal durumlarına göre ve olanaklar ölçüsünde, ana-babaya ve çocuğun bakımını üstlenen diğer kişilere, çocuğun gelişme hakkının uygulanmasında yardımcı olmak amacıyla gerekli önlemleri alır” ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadeler üstün yetenekli çocukların kalıtımsal olarak sahip oldukları farklı özelliklerini tam olarak geliştirebilmelerine imkân sağlayacak eğitim gereksinimlerine (mekân, ortam, program vb.) ilişkin olanakların sunulması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca devlet tarafından, üstün yetenekli çocukların gelişimlerini güvence altına alacak yaşam standartlarına sahip olmada birinci derecede sorumlu olan ailelere sosyal, kültürel ve ekonomik yönden destek verilmesi gereği ifade edilmektedir.
- 28’inci maddesi, “çocuğun eğitim hakkını kabul eder ve bu hakkın fırsat eşitliği temeli üzerine tedricen gerçekleştirilmesi görüşünü benimser” ifadesinde hiçbir kısıtlamaya gidilmeden üstün yetenekli çocukların yetenekleri ölçüsünde eğitim alması öngörülmektedir.
- 29’uncu maddesi, “eğitimin çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi amacına yönelik olmasını kabul eder” ifadesi ile eğitim süreci (ilkokul, ortaokul ve lise) içinde üstün yetenekli çocukların yetenek ve ilgi alanlarının tespit edilerek bunları geliştirici, eğitsel gereksinimlere duyarlı farklı eğitim yöntemlerinin uygulanmasını öngörmektedir.
- 31’inci maddesinde “çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama tam olarak katılma hakkına saygı duyarak tanır ve özendirirler. Çocuklar için boş zamanı değerlendirmeye, sanata ve kültüre ilişkin etkinlikler konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanmasını teşvik ederler” ifadesi yer almaktadır. Söz konusu madde üstün yetenekli bireylere sosyal, kültürel ve sanatsal yönden gelişme imkânı verilmesi ile boş zamanlarını değerlendirerek yaratıcı yeteneklerini ve kapasitelerini ortaya çıkaracak bir strateji izlenmesi gereğini vurgulamaktadır.
Sonuç olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi yukarıda ele alınan maddelere göre;
- Çocuğun eğitim hakkı, onun yaşama ve gelişme hakkının bir gereğidir.
- Sözleşmenin ana ilkelerinden olan çocuğun yüksek yararının, yaşama ve gelişme hakkının gözetilmesi ilkesinin bir gereği olarak taraf devletler çocuğun özelliklerine göre eğitim almasını öngörürler.
- Bu hakkın hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan, bireylerin yetenekleri ölçüsünde eğitim hizmeti almasını sağlamak demokratik toplumun temel görevlerinden biridir.