Yaratıcı Yöneticilerin Özellikleri

Filozofik-Liberter kişilik yapısı ile, işletmelerin yaratıcı-önder yöneticileri arasındaki ilişkiler, Harward İşletmecilik Okulunda gerçeklştirilen bir araştırma ile kategorize edilmiş ve ölçeklenmiş olarak yayınlanmıştır. Levinson ölçeğine göre yaratıcı-önder yöneticiyi kategorize eden yirmi karakteristiğin n yüksek puanını toplayan özellikler aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Düşünsel Davranış Karakteristikleri:

Ansiklopedik bir sentezciliğe sahiptir. Çevresinde gelişen olguları, farklı anlamlı bir referans çerçevesi içinde soyutlayabilir, kavramlaştırabilir, örgütleyip bütünleştirerek bir model haline getirebilir.

Çeşitli sanat ve bilim dallarından kaynaklanan ilkeleri, değerleri, kavramları ve bilgileri kendi sahalarının dışında yeniden anlanlamdırabilir ve yaratıcı bir şekilde organize edip uygulama prosedürü haline getirebilir.

Zekası yalnızca soyutlama değil, pratik olma kapasitesine de sahiptir. Kitap ve kural dışı deneyimlerden de en iyi bir şekilde yararlanabilir.

Belirsizliğe uzun bir süre katlanabilir. Uzun dönem planlarının gerçekleşmesi için telaşa düşmez. Yargılama, değerlendirme ve zamanlama gücü çok yüksektir. Davranacağı zamanı çok iyi seçer.

Duygular ve İlişkiler Olarak :

Otorite pozisyonları için "doğal" bir görünüm verir. Sorumluluk ve inisiyatif yüklenmede ve bunları gerçekleştirmede etkindir. sorunları stratejik açıdan ele alır. Hedefleri iyi tanımlanmıştır. Uzun dönemli planlar yapıp, bunları ısrarla ve adım, adım uygular.

Kişisel başarısından çok örgütsel başarıya önem verir. Pozisyonunun yerine başarısının sağladığı beğeniyi tercih eder. Başkalarının duygularındaki ayrıntıları algılamada duyarlıdır ve bunlara önem verir. Yönettiği sistemin ihtiyaçlarına ve sorunlarına karşı duyarlı bir şekilde yöneliktir.

İşlerin gerçekleştirilmesi sürecine doğrudan katılır. Çalışma sorunları ile sürekli ilgilidir

Otoriteye saygılıdır ve otorite sahipleri ile iyi anlaşır. Başkalarından gelebilecek bilgi, eleştiri ve işbirliğine açıktır. Önderlik rolünü kaybettiğini düşünmeden kendisinden daha bilgili ve uzman kişilere inisiyatif tanıyabilir.

Aşır bir anlatım ve açıklama yeteneğine sahiptir. Kelime ve dil bilgisi geniş kapsamlıdır. Dinleyicilerin duygularına duyarlıdır ve çabuk güven kazanır. Sıcak ve şefkatli bir mizah duygusu ile hikayeler anlatabilir. Çevresinin gerilimlerini doğal olarak azaltır.

Sürekli ve yüksek düzeyde enerjiye sahiptir. Her zaman iş için istekli durumdadır. gerilim yaratabilecek herhangi bir şeyden çekinmez ve beklenmedik aksilikler canını sıkmaz.

Dışa Dönük Davranışşsal Olarak :

İyi bir tahmin yeteneği ve sezgiye sahiptir. Durumun nasıl gelişebileceğini önceden kestirebilir. Engelleri öngörür ve onları aşma yollarını araştırır. İyimserliğini koruyarak çözüm yolları bulmaya çalışır.

Kendisi ile örgüt arasındaki haberleşme ve koordinasyonu iyi sürdürür. Yüksek ahlak standartlarına sahiptir ve kendi normlarına uymayı tercih eder. Önderliği bir sorumluluk olarak görür ve aktif bir önderlik gösterir.

!980 li yılların başında işletmecilik biliminin yaratıcı-önder tipini özgün bir kategori olarak algıladığı ve kuramlaştırmaya çalıştığı gözlenmketedir. Bu çalışmalar çeşitli önderlik kategorileri etrafında sürdürülmektedir. Yakınlarının gözlemi ve kalemi ile Mustafa Kemal Atatürk bir önder olarak incelendiğinde, O' nun Yaratıcı-önder kişiliğin bütün karakteristiklerinin en seçkin örneğini oluşturduğu belirgin bir şekilde gözlenebilmektedir. Bu karakteristiklerin izlendiği örneklerin Atatürk gibi özgün ve seçkin bir kişiyi kapsamamış olması, bilimin gerçek yaratıcı-önder kişi ve kişliklere karşı dikkatsiz ve kayıtsız olduğu izlenimini uyandırmaktadır.

Yaratıcı-Önder Tanımlamasında PLATON : Filozof-Kıral

Yaratıcı-önder yöneticinin ilginç bir betimlemesi, düşünce tarihinin dev isimlerinden PLATON tarafından, idealize bir toplum düzeni tasarımladığı "DEVLET" isimli eserinde verilmektedir. Platon burada, ideal toplum düzeninin işlemesinin bir şartı olarak-tipik bir entellektüel idealizmi ile- FİLOZOFLARIN KIRAL OLMASINI öngörmekte ve Filozof-Kıral' ı, altıncı kitapta özet olarak aşağıdaki gibi tanımlamaktadır.

"Filozoflar bu devlette kıral , ya da şimdi kıral, önder dediklerimiz filozof olmadıkça, böylece aynı insanda devlet gücü ile akıl gücü birleşmedikçe, kesin bir kanunla herkese yalnız kendi yapacağı iş verilmedikçe, sevgili Glaukon bu devletlerin başı dertten kurtulamaz, insanoğlu bunu yapmadıkça tasarladığımız devlet mümkün olduğu ölçüde bile doğamaz, kavuşamaz gün ışığına. (s. 254)

Bir adam bütün bilimleri kapmaya hazırsa, seve seve okur, öğrenmeye doymazsa, böylesine bilgi sever, filozof demeye hakkımız olur değil mi? Gerçek filozoflar kimdir öyleyse? Doğruyu görmesini sevenler. (s.268)

Böyle bir insanda ölçüsüzlük, açgözlülük olmaz. Çünkü insanların zenginliği, gösterişi niçin aradıklarını düşünecek olursak, bunları en az aramak ona yakışır.   (s. 269)

İçinde hiç bir aşağılık taraf olamaz, çünkü Tanrı ve insan işlerini bütünlüğü ile kavramaya uğraşıp duran bir ruh, küçüklükle bağdaşmaz. Düşğüncesi yücelere yükselen, bütün varlıkları, bütün zamanları birlikte seyreden kişi, insan hayatına önemli bir şey diye bakar mı? Böyle bir insan ölümü korkulacak bir şey diye görmez Öyleyse? Korkak aşağılık yaradılış da felsefeye erişemez. (s. 270)

Bellekten yoksul bir hafızayı gerçekten bilimseverler arasına koyamayız. Bizce filozofun sağlam bir belleği olmalı.

Aradığımız adamda, öteki değerlerle birlikte ölçü ve incelik de olacak. Her şeyin özüne kendiliğinden rahat gidecek (s. 271)

Bizim filozoflar gençliklerinde savaşçı atletler olacak dememiş miydik? Biz eğitimi müzik ve jimnastikle başlatmıştık değil mi? (s. 324) Bir savaş adamının bileceği şeyler arasına hesap ve sayı bilgisini koymak zorunda değilmiyiz?

Öyleyse Glaukon, bu bilimin öğretimini zorunlu kılacağız. Devletin en yüksek işlerini görecek kimselere, bu bilimi niçin edinmeleri gerektiğini anlatacağız.  Edinecekleri bilgi üstünkörü olmayacaktır. Salt bir kavrayışla sayıların özüne varacaklar, ama sayıları tüccarların satıcıların alım-satım işlerindeki gibi kullanmayacaklar. Sayıları savaş ilerine uygulayacaklar. Ruh, onlarla görünen dünyanın, gerçeğin önüne daha kolay geçecek. (s. 327) Şunu da farketmişsindir herhalde: Doğuştan sayı bilgisine yatkın olanlar, öteki bütün bilimleri çabuk kavrarlar.



  FACEBOOK YORUMLARI