Bilgi ve teknik aktarmasından kurtulup teknolojik ve endüstriyel bağımsızlığa ve gelişmeye kavuşmak, gelişmekte olan ülkemizin temel sorunlarından birisidir. Bu sorunun çözümünde, yetişmiş, yetenekli insan gücünü arttırmanın, onları yerli teknoloji üretimini hızlandırmada en verimli bir biçimde kullanmanın ve bunun için de araştırma geliştirme çabalarına yönelmenin gerektiği kabul edilen bir husustur.
Araştırma ve geliştirmenin, insanın ve toplumun gereksinmelerine doyum getirme, karşılaşılan sorunları çözme gibi temel özellikleri vardır. Uygarlığın oluşmasında ve gelişmesinde bu temel özelliklerin oynadığı rol önemlidir. Toplumların uygarlık düzeyleri farklılıklar göstermektedir. Bu fakrlılıkları belirlemede, insan gücü kaynağını ve ona verilen önemi bir ölçüt olarak kullanmak yaygındır, insan gücü kaynağının "üstün yetenekliler" kesimi uygarlık seviyesini belirlemede, özellikle araştırma, geliştirme ve keşfetme yönlerinden, diğer kesimlere oranla daha etkin rol oynamaktadır. Zira üstün yetenekliler diğerlerine oranla bilgi, zekâ, yaratıcılık, bilgi üretme, sorunlara yaklaşma gibi yönlerden farklılık, üstünlük göstermektedir.
İnsan'ın güvenliğini, rahatını ve mutluluğunu amaçlayan çabaların, demokratik toplumların temel inancı olduğu düşüncesi benimsenmiştir. Bu inanç uygarlığı geliştirmekte, gelecek kuşaklara uygarlık anıtları bırakmaktadır. Bu anıtları yaratacak olan üstün yeteneklilere toplumların büyük önem vermesi ve onlara "özel eğitim" sağlaması kaçınılmaz bir gerçektir. Ancak, bir çok araştırıcının belirttiği gibi, toplumların eğitim sistem ve uygulamalarında üstün yeteneklilere gösterilen ilgi ve ayrılan yatırım yeterli olmamakta, hatta belirli oranda az ve bazen de çelişik olmaktadır. Bu çelişkiyi Enç, ayrıntıları ile tartışarak nedenlerini ortaya koymakta ve bu arada "seçkincilik" adını verdiği ve yurdumuzda da tem¬silcilerinin olduğuna işaret ettiği görüşe şöyle değinmektedir:
"Bunlar, ülkemiz gibi gelişme halinde olan, kaynakları sınırlı ülkelerin yaygın eğitime geniş çapta yatırım yapmasını yersiz bulmaktadır. Onlara göre bir ülkenin kalkınması öncelikle ortalama beyin gücünden çok üstün beyin gücünün çalışma ve katkılarına dayanır. Her alanda en yüksek düzeyde araştırıcılarını, teknikcilerini, düşünür ve önderlerini yetiştiren az gelişmiş bir ülkenin kısa süre içinde açığını kapatıp günün uygarlık düzeyine erişebileceğini ileri sürmektedirler. Buna, bir bir gerçeği yanlış yorumlayıp yalnış uygulama denebilir. Çünkü bütün beyin gücü, Geiger aracı gibi, aletleri yeni kuşakların arasında dolaştırıp bulunacak doğal bir görüntü değildir. Her düzeydeki beyin gücü ancak örgün eğitime girdikten sonraki sürekli değerlendirmeler yoluyla gelişme düzeyi ve gizilgücü teşhis edilen bir durumdur."
Üstün yeteneklileri toplumun bütün bireylerini temel eğitim sistem ve uygulanmasından geçirmeden ele alma olanağından söz etmek gerçekçi olmamakta- dırlemel eğitimin amacını, bireylerin yeteneklerini; etkin düşünmelerini, fikirlerini iletebilmelerini; uygun kararlar verebilmelerini, değerleri ayırt edebilmelerini sağlamak yönünde geliştirmek olarak ele aldığımızda eğitimi, yalnızca bir öğretim, bilgi aktarma olarak değil, çağdaş bir biçimde öğretim, yönetim ve öğrenci kişilik hizmetleri-rehbelik- öğelerinden oluşan bir süreç olarak görmekteyiz. Bu bakımdan üstün yeteneklileri de temel eğitimden geçirme uygulamalarında, onların da bir çok gelişme sorunları ile karşı karşıya geldiklerini, Rehberliğe ve Psikolojik Danışmaya ihtiyaç gösteren durumları olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir.