Sosyal Çevrenin Üstün Yetenekli Çocuğa Bakışı

Ülkemizde üstün yetenekli çocuk ve sosyal çevre etkileşimine ilişkin araştırmalar sınırlı olmakla birlikte bölüm içeriği; Araştırma Komisyonunun dinlediği alan uzmanlarının görüşleri ve araştırmalarında ele aldıkları sosyal çevrenin çocuğa bakış açısı, aile, akran ve öğretmen etkileşimleri bağlamında oluşturulmuştur.

Çeşitli potansiyellerle doğan üstün yetenekli çocukların, hayatlarını en iyi şekilde yaşayabilmek için her türlü olanağa sahip oldukları düşünülmektedir. Her problemi zekâları ile çözebilecekleri, kimsenin yardımına ihtiyaçlarının olmadığı konusunda yaygın bir kanı bulunmaktadır. Fakat üstün yetenekli çocukların yaşamları incelendiğinde bu düşüncenin doğru olmadığı görülmektedir. Üstün yetenekli çocuklar da normal gelişim gösteren akranlarından farksız olarak tek başlarına altından kalkamayacakları sorunlarla karşılaşabilmektedir.

Toplumdaki yetişkinler, üstün yeteneklilere yönelik hayranlık/takdir duyma ve eleştirme/küçümseme tutumları sergilemektedir. Toplumda üstün yetenekli çocukların zaten üstün olduğu, her ortamda kendilerini geliştirebilecekleri, sınavla öğrenci alan okulların (fen liseleri, Anadolu liseleri vb.) üstün başarılı çocuklara yönelik olduğu, bu çocukların normal eğitime ek bir eğitim almasının toplumun üstesinden gelemeyeceği sorunlara neden olacak bir seçkinler sınıfı ortaya çıkaracağı yönünde ön yargılar bulunmaktadır.

Toplumda, üstün yetenekli çocuklar hakkında ileri sürülen ve eğitimle değiştirilebilecek yanlış kanılar şöyle sıralanabilir:

  • Üstün yetenekli çocuklarda davranış ve ruhsal bozukluklar gözlenir.
  • Üstün yetenekli çocuklar erken gelişir ve erken ölürler, kısa ömürlüdürler.
  • Üstün yetenekliler aşırı hareketlidir.
  • Üstün yetenekliler sıska, kısa boylu, iri kafalı, çelimsiz ve gözlüklü olurlar.
  • Üstün yetenekliler uyumsuz olurlar.
  • Üstün yetenekliler tek başlarına oynamaktan hoşlanırlar.
  • Kardeşlerin en küçüğünün üstün yetenekli olma olasılığı yüksektir.
  • Üstün yeteneklileri eğitirsek seçkin bir sınıf yaratırız.
  • Üstün yetenekli çocuklar diğer insanları aşağılamaktan hoşlanırlar.
  • Üstün yetenekli çocuklar sınıflarında sürekli ders çalışan öğrencilerdir.

Diğer yandan, sosyal-duygusal ihtiyaçlar, bireyin yaşadığı ortama sağlıklı uyum sağlayabilmesi için gerekli tüm durumları kapsar. Bu ihtiyaçlar, bireyin kendi içindeki ve kişiler arasındaki iyi olma durumunu ve başarısını tanımlamakla birlikte, kişinin kendini ve diğerlerini anlamasını ve duygularını düzenleyerek rahatça ifade edebilmesini içerir.
Üstün yetenekli çocukların sosyal ve duygusal uyumlarına yönelik yapılan çalışmalar iki görüşle yansıtılmaktadır.


Birinci görüş; çocukların toplum içerisinde sosyal çevresiyle uyum sorunu yaşamadığını ileri sürmektedir.


İkinci görüş; üstün yetenekli çocukların sosyal çevreleriyle ciddi uyum sorunları yaşadıklarını belirtmektedir. Her iki görüşle de ilgili yapılmış araştırmalar bulunmaktadır. Bu anlamda tüm çocukların zaman zaman sosyal-duygusal sorunlar yaşayabileceği bilinmekle birlikte, üstün yetenekli çocukların ihtiyaçlarının bazı açılardan farklılaştığı ve bu sebeple de özel destek sistemlerine ihtiyaç duydukları gözlenmektedir.

Üstün yetenekli çocuklar;

  • Toplumsal ön yargılar,
  • Yeterli ve uygun araçlarla tanılanamama,
  • Uygun olmayan sınıflara yerleştirilme,
  • Gelişim hızlarına paralel olmayan eğitim programını takip etme,
  • Yeterli eğitim, bilinç ve farkındalık sahibi olmayan öğretmen ve idareci,
  • Bilinçli anne-baba yoksunluğu,
  • Farklılıklarını kabul etmeyen arkadaş çevreleri sebebiyle sosyal-duygusal sorunlar yaşayabilmektedir.

Üstün yetenekli çocukların sahip oldukları eş zamanlı olmayan gelişim hızları da yaşadıkları sosyal-duygusal sorunların bir diğer sebebidir. Fiziksel, sosyal-duygusal ve bilişsel gelişim düzeyleri birbirinden farklı olan üstün yetenekli çocuklar, bulundukları düzeyin gelişim problemlerini yaşayacaklarından, çoklu sorunlarla karşılaşma riski taşımaktadırlar.

Üstün yetenekli çocuklar yaşlarından büyük çocuklar gibi düşünmekte ve kendilerine büyük çocukların koyduğu tarzda standartlar koyabilmektedir. Bu da yaşıtları ile aralarında olumsuz ilişkilere sebep olabilmektedir. Gelişimin belli alanlarda çok hızlı olması, üstün yetenekli çocuklarda karışık duygu ve düşünceler ile yetersizlik hissine sebep olabilmektedir. Bilişsel işlevler yoğun bir şekilde gelişirken, duygusal işlevler eş zamanlı olarak gelişmemekte ve bu durum çocukların içsel çatışmalar yaşamalarına zemin hazırlayabilmektedir. Eş zamanlı olmayan gelişimin bir başka sonucu da onlara kolay gelen görevlerde rahat hareket ederken alışkın olmadıkları veya zor gelen durumlarda hazırlıksız yakalanmaları ve kızgınlık yaşamalarıdır. Aslında eş zamanlı olmayan gelişim gösterenler sadece üstün yetenekliler değildir. Onları diğerlerinden farklı kılan, beceri ve yeteneklerinin çok fazla ilgi çekmesi sebebiyle sınırlılıklarının da daha belirgin şekilde algılanmasıdır.

Üstün yetenekli çocukların, doğalarında var olan potansiyellerine ve özelliklerine aile ve sosyal çevreleri yön verebilmektedir. Söz konusu özelliklerin olumlu ya da olumsuz olarak algılanması, toplumda hangi şekilde yer bulacağı ile ilgili aile-çevrenin tutum ve yaklaşımları son derece önemlidir. Bu anlamda aile-çevrenin çocuğa ilişkin yaklaşımları çocukların sosyal ve duygusal problemler yaşamalarına sebep olabilmektedir. Bu açıdan üstün yetenekli çocukların sosyal özelliklerinden sayılan mükemmeliyetçilik, çocuğun yakın çevresindekilerle etkileşiminin içeriğine bağlı olarak başarıya yol gösterici bir özellik olabileceği gibi yeni girişimlerde bulunmasını sınırlandırıcı bir özellik olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Diğer yandan üstün yetenekli bir çocuk mükemmeliyetçilik özelliği göstermeyebilir.

ÜSTÜN YETENEKLİ ÇOCUK VE AİLE

Aile, bireyin temel ihtiyaçlarının karşılandığı ve gelişim özelliklerinin desteklendiği ilk ortamdır. Her parçası birbirini etkileyen ve her parçası birbirine bağlı kuvvetlerden etkilenen sosyal bir sistem olan ailede, bireyler arasındaki iletişim çocuğun psiko-sosyal gelişimini etkilemektedir. Aile içindeki ilişkilerin yapısı, aile işlevlerinin sağlıklı bir biçimde yerine getirilmesi çocuğu olumlu yönde desteklemektedir.

Aileye yeni bir üyenin katılmasıyla yeni bir döngüye giren aile sisteminde; çiftler bir yandan ebeveynlik sorumlukları alırken, bir yandan da çevreleri ile ilişkilerini şekillendirmektedir. Bir çocuğun doğumuyla, çiftlerin kendilerinden, birbirlerinden, hayattan, yakın ve uzak çevreden beklentileri farklılaşmakta; çiftlerin yaşam biçimleri, evlilik ilişkileri etkilenmektedir. Bununla birlikte, ailelerin çocukları ile ilgili üstlenmiş olduğu görev ve sorumluluklar, çocuğun üstün yetenekli olması durumunda farklılaşabilmektedir. Her aile kendi öznelliği, uyumu, aile üyelerinin kişilik özellikleri, içinde bulundukları toplum yapısı ve aldıkları sosyal destekler ile üstün yetenekli bir çocuğa ilişkin farklı tepkiler ve başa çıkma stratejileri geliştirebilmektedir.

Üstün yetenekli çocukların eğitim ve gelişimi üzerinde anne babalar önemli bir role sahiptir. Çocuğun; potansiyelini doğru kullanan, yaşamdan doyum sağlayan, mutlu ve dengeli birey olarak yetişmesi, aile içi ilişkiler ve anne baba tutumları ile doğrudan ilgilidir. Yaşıtlarından farklı özellikleri olan üstün yetenekli çocuk anne-babalarının, çocuklarının tanılanmasından eğitimine; ilgi, merak ve hayal güçleri karşısında doğru davranış biçimleri geliştirmekten, olası sorunları önlemeye kadar birçok alanda daha fazla donanım ve desteğe ihtiyaç duydukları gözlenmektedir.


Her çocuk gibi üstün yetenekli çocuğun sosyal-duygusal gelişiminin desteklenmesi için etkili anne-baba tutumlarına ve sağlıklı iletişime ihtiyaç duyulmaktadır. Üstün yetenekli bireylerin yaşayabileceği sosyal-duygusal problemler, doğrudan çocuğun üstün yetenekli olma özelliğinden kaynaklanmayabilir. Bu noktada aile ve sosyal çevre ilişkileri ile çocuğun desteklenme biçiminin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Üstün Yeteneklilikte Aile Eğitimi:
Ailenin farklılığa uyumunu kolaylaştıran etmenlerden biri, hem çocuğun hem de ailenin gereksinimlerini karşılamaya yardım edecek ve ailelerin karşılaştıkları sorunlarla başa çıkmalarını kolaylaştıracak destek hizmetlerini sağlamaktır. Çocuğun ve ailenin davranışlarını ve çeşitli alanlardaki gelişimlerini etkileyerek, yeterliliklerini güçlendirecek en önemli sosyal desteklerden biri aile eğitimidir. Üstün yetenekli çocukların gereksinimlerinin karşılanmasında önemli bir role sahip olan aile eğitimi ve destek programlarının etkili olabilmesi ise hazırlanan programın aileye uygunluğuna bağlıdır.

Aile Eğitim Programları;

Temel iletişim becerileri, disiplin anlayışı, sınır koyma,

  • Üstün yeteneklilik tanımı, tanılama araçları, tanılama için hangi kurumlara başvurulması gerektiği, çocuğun üstün yetenekli olduğunu bilmenin önemi, özel eğitimin ne olduğu, eğitim imkân ve haklarının neler olduğu,
  • Anne babaların, çocuklarının üstün yetenekli olduğunu öğrendiklerinde yaşadıkları duygusal karmaşa ile başa çıkma yöntemleri,
  • Üstün yetenekli çocukların sahip oldukları belirtilen özellikler, söz konusu özelliklerle başa çıkabilme/destekleme becerileri ve bireysel farklılıkları,
  • Merak, yaratıcılık, problem çözme, karar verme becerisi, mükemmeliyetçilik (olumlu/olumsuz) gibi özellikler, özelliklerin nasıl destekleneceği, olumlu davranış kazandırma, geleceği planlama vb. ile ilgili konuları içerebilir.

Aile ihtiyaçları çerçevesinde planlanan eğitim programları ile ailelerin deneyimlerini paylaşması, ilgili konularda desteklenmesi sağlanarak, çocuğun hem aile üyeleri hem de sosyal çevreyle etkileşimine katkı sağlanmaktadır.

Aile eğitimi ile:

  • Anne-baba eğitim sürecinde aktif olarak yer alır.
  • Eğitimde okul-aile iş birliği sağlanır.
  • Anne-babalar kendilerini daha yeterli hisseder ve çocuklarına daha olumlu yaklaşır.
  • Ailelerin etkileşime girmeleri sağlanır.
  • Ailelerin deneyim ve bilgilerini birbirleriyle paylaşmalarına fırsat verilir.
  • Anne-babalar çocuklarına gerekli becerileri nasıl öğreteceklerini öğrenir.

Kazandırılması gereken karakter ve değerler eğitimi konusunda ailelerin bilinçlenmeleri sağlanır.
Aile eğitimi, üstün yetenekli çocuğun eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır. Erken dönemden itibaren ailenin sürece katılımı, çocuğun psiko-sosyal gelişimi ve eğitimine önemli katkı sağlayacaktır.

 



  FACEBOOK YORUMLARI