John Hewitt, zekanın biyolojisi üzerine çalışmalar yapan bir nörobilimci. Aynı zamanda bir baba. Hewitt, yıllar boyunca ebeveynlik konusundaki kararlarını verirken belli dönemlerde bilimsel bilgilerinin etkisinde kaldı.
“Dört çocuk babasıyım ve şimdiye kadar çocuklarıma sağladığım ortamlar hakkında hiç endişe duymadım çünkü hep şöyle düşündüm: Ne olursa olsun, sonunda mutlaka her şey işe yarayacaktır. Genler zaten yeterince güçlü değil mi?” diyor Hewitt.
Zekanın güçlü bir biyolojik bileşeni olduğunu biliyordu Hewitt: Eğer ebeveynleriniz zekiyse, siz de muhtemelen zeki olacaksınız. Üstelik doğru okul ve öğrenme ortamları hakkında bir sürü tantanaya gerek bile kalmadan.
Ancak yakın bir zaman önce Hewitt, kendisini çok şaşırtan bir şey keşfetti.
“Sanırım yanılmış olabilirim” diye kabulleniyor Hewitt. “Alabileceğiniz çevresel destek ya da yaşadığınız zorluklar dolayısıyla gördüğünüz hasar, ergenlikteki kritik bir dönemde düşündüğümden biraz daha önemli olabilir. Ve bu bilgi özellikle, çok zeki çocukların anne babaları için değerli olabilir.”
Kolorado Üniversitesi Davranış Genetiği Enstitüsü Başkanı Hewitt’in bahsettiği şey, genetik mirasınız ve çevrenizden öğrenme şekliniz arasındaki etkileşime getirilen yeni bir anlayış. Hewitt, gelişimdeki bu kritik döneme getirdiği yeni anlayış dolayısıyla bir başka araştırmacı olan Angela Brant‘i de güçlü bir şekilde destekliyor.
Brant’in bulduğu şeyin ne olduğunu anlamak için biraz daha bilgi paylaşalım: Hem çocuklar hem yetişkinler bir şeyler öğrenir. Ancak bazı öğrenme türlerinde çocuklar, yetişkinlerden daha iyidir. Yeni bir dili öğrenmeye çalışmayı düşünün.
“Dil spesifik kelimelerden ve kelime bilgisinden oluşur” diyor Brant. “Ayrıca dilin geniş kalıpları yani söz dizimleri (sentaks) vardır. Yetişkinler tek tek kelimeleri kavrayabilir, ama söz dizimlerini kavrama konusunda daha az beceriklilerdir.”
Peki, çocukların söz diziminin derin ve kalıcı bilgisini yetişkinlerden daha hızlı anlamalarını sağlayan şey nedir? Nörobilimcilere göre çocukların bu tür zor şeylerde daha iyi olmalarının sebebi, genç beyinlerin öğrenmeye daha açık olmaları.
“Ergenliğe kadar, çevreden toplanan modelleri ve bilgiyi depolamak için nöronlar arasında çok sayıda yeni bağlantı kuruluyor” diyor Brant.
Çocuklukta beyin, kortekse pek çok sinaps ekliyor. Bu beynin öğrenmeye özellikle açık olduğu bir zamanda oluyor. Bunu genellikle, ergenlikteki “sinaptik budama” denen beynin “hiper öğrenme” modundan çıkması takip ediyor.
Hewitt de aynı fikirde: “Gelişen beyin, olgun beyinden çok daha esnek bir organ.”
Öğrenme ergenlikte durmuyor elbette, ancak “duyarlı dönem” – beynin hiper öğrenme modunda olduğu dönem – artık sona gelmiş gibi görünüyor. Yeni şeyler öğrenmek daha zorlaşmaya başlıyor.
En azından tipik model böyle. Ancak Brant ve Hewitt, bazı çocuklar için uzatılmış bir öğrenme dönemi olduğunu bulduklarını söylüyorlar. Çok yüksek IQ’ları olan bazı çocuklarda, beyin, daha uzun bir süre hiper öğrenme döneminde kalıyor gibi görünüyor.
Brant, Hewitt ve diğer araştırmacılar bir grup çocuğu takip ettiler. Bazıları genetik olarak tek yumurta ikizleri, bazıları çift yumurta ikizleriydi, bazıları ikiz olmayan biyolojik kardeşler ve bazıları da evlatlık kardeşlerdi. Brant, daha yüksek IQ’su olan çocukların ergenlikte uzatılmış bir hızlı öğrenme dönemi yaşadıklarını fark etti. Bu dönemde ergenler, tıpkı daha küçük çocuklar gibi yüksek hızla öğrenme becerilerini koruyabiliyorlardı.
Hewitt de aynı fikirde: “Yüksek IQ’su olan bireylerde daha uzun bir duyarlı dönem oluyordu sanki. Ya da olaya başka bir tarafından bakarsak, erken çocukluk döneminin bir özelliği olan çevreye duyarlılık, daha düşük IQ’su olan bireylerde daha erken bitiyor gibi görünüyordu.”
Hewitt ve Brant, neden bazı ergenlerin daha küçük çocukların hızında öğrenmeye devam ettiklerini bilmiyor. Belki de zeki çocuklar, onları zorlayan aktivitelerin cazibesine kapılıyorlar ve bu da onları öğrenemeye çok açık tutuyor. Ya da belki de yüksek IQ’ya sebep olan genler, uzatılmış bir öğrenme dönemini tetikliyor olabilir.
Hewitt, uzatılmış öğrenme döneminin mutlaka IQ’da daha fazla artış anlamına gelmediğine dikkat çekiyor. Ancak uzatılmış “duyarlı dönem” içinde olan çok zeki bir ergen, yeni bir dili ya da bir müzik enstrümanını hızlıca kavrayabiliyor. “Bir ergen yeni bir dili ya da enstrümanı öğrenmenin öncesinde ya da sonrasında aynı IQ’ya sahip olsa bile, bu tür bir öğrenmenin uzun vadeli faydaları bulunur” diyor Hewitt.
“En sonunda IQ, büyük bir ölçüde genler tarafından belirlendiği haliyle kalsa da, eğer çevrenin fark yarattığı bir dönem varsa, bunun yaşam boyu sonuçları olabilir” diyor Hewitt.
Psychological Science dergisinde yayınlanan araştırma, yeni bir şeyler öğrenmeyi bırakmanın pek çok ergen için büyük bir hata olabileceğini iddia ediyor. Ergen bile olsanız,
Çince, satranç ya da çello öğrenmek için asla çok geç değildir.
Kaynak: http://blogs.kqed.org/mindshift/2013/09/for-teenage-brains-the-importance-of-continuing-to-learn-deeply/